HÜMANİST NAZİ
Schindler List, 15 Aralık 1993’te Amerika’da gösterime sunulan drama-tarih filmidir. Film 1994 Oscar ve BAFTA Ödül Törenleri’nde En iyi film dahil toplam 7’şer ödül, CFEB’te 6 ve Altın Küre Ödül Törenleri’nde 3 ödül kazanarak tarihi bir başarıya imza atmıştır. Tabii ki de bu başarının baş mimarı Amerikan Sinemasının “Box Office Man” lakaplı ünlü yönetmen Steven Spielberg’e aittir. Spielberg’in bu film ile en şaşırtıcı durumlarından biri ise 4 ay önce sinema tarihine önemli efektif etkiler bırakan Jurassic Park’ı da çıkarmış olmasıdır. 1 yıl içerisinde hem gişe hem de seyircilere 2 farklı türde bu denli etki bırakabilecek film yapmak olağanüstü bir başarı. Fakat konumuz Spielberg değil Schindler List, bu yüzden Spielberg’i bir kenara bırakıp filme geri dönelim, birazdan bu usta yönetmene tekrar döneceğiz.
Film 2. Dünya savaşı sırasında Almanya ve Polonya başta olmak üzere Yahudi’lere yapılan soy kırımı anlatıyor. Filmin yapımcısı Branko Lustig, filmin renkli çekilmesinde ısrar etse de Spielberg bunu hiçbir zaman kabul etmemiş, siyah-beyaz çekimin zamanı çok iyi hissettireceğini düşünmüş ve gerçekten de başarılı olmuş. Filmi izlerken siyah-beyaz olmasının tüm film boyunca sanki tekrardan o günlere dönmüş, o anda orada dışarıdan bir gözle her şeyi yaşıyormuş hissine kapılıyorsunuz. Film de sizi o zamanlara götüren diğer bir unsur ise filmin müziği. Filmin müziğini akademi ve birçok uluslararası ödüllerde 45 ödül ve 100 den fazla adaylığı bulunan John Williams yapmıştır. Müziğin sesi en çok Yahudi’lere işkence yaptıkları ve öldürüldükleri sahnelerde bilerek yükseltilmiştir. Nedeni ise katliam sırasında sesin yükseltilerek, seyircinin vahşet sahnelerine odaklanmamaları amaçlanmış.
FİLME DAİR ÖNEMLİ NOTLAR
ELİT HAVA
Filmin geneline elit bir hava hâkim. Çekimlerin siyah-beyaz olması, başlardaki sahnelerin çoğunlukla lüks restoranlarda geçmesi ve insanların hitabet ve diksiyonlarının sade ve akıcı olması filmin yüksek mertebeli sahnelerine elit bir hava katmış.
DANSÇILAR
Oscar Schindler’in eğlence düzenlediği ortamlarda bulunan dansçı kızların, eski kovboy filmlerindeki dansçıların birebir aynıları kullanılmış. Filmde böyle bir sahnenin kullanılmasının da elbette tarihi bir açıklaması var. Ruslar berline girmelerine rağmen radyolar hükümete bağlı olduğundan halk anında ve gerçek haberlere ulaşamıyordu ve radyolarda her zaman alman ordusunun Moskova’ya kadar dayandığı hakkında manipülatif yalanlar söylüyorlardı. Halk ve elit kesim tüm olaylardan bihaber olduğu için yemekler, davetler, eğlenceler düzenliyordu. Filmin başında Oscar Schindler’in düzenlemiş olduğu tüm eğlencelerde, tüm bu kötü geçmişi anımsatıyor.
BİLENE ÖLÜM BİLMEYENE YAŞAM
Polonya sınırında almanya’dan iltica edilen yahudileri sınır kapısında ironik bir sürpriz bekliyordu. Sınırda bekleyen polisler yahudi, içeri girmeye zorlananlar yahudi, içeri almak için görevli olan memurlar yahudi. Size de biraz enteresan gelmedi mi? O zaman biraz daha ayrıntılı anlatıyorum. Nazi hükümeti yahudileri polonya krakow’da bulunan esir kamplarına iltica ediyorlar. Sonra polonya’da bulunan yerli halkta ki erkek yahudileri sınır bekçi polisi yapıyorlar. Ve onları ülkeye alacak olan memurları da yine yerli halkta ki yahudi erkeklerden seçiyorlar. Kiminin ailesi, kiminin iş arkadaşı, kimininse en yakın dostunu birbirleriyle karşı karşıya getiriyorlar. Amaç, kardeşi kardeşe kırdırmak… Ama daha enteresan bir olay var ise o da şudur, memurlar gelen kişinin işlerine kağıttan bakıp ona göre içeri alıyorlar ya da almıyorlar. Birçok öğretmen, yazar ve sanatçıları kabul etmeyip direkt idam ediyor ama fabrika’da, maden ocaklarında çalışabilecek kalifiye elemanları ise ülke sınırı içine alıyorlar. Yani birkaç gün sonrasını bilmeniz için, önceden bilmemeniz gerekiyor…
20 METREYE 40 ADAM
Nazi hükümeti polonya’da bulunan yerli yahudi halkının evlerini ellerinden alıp almanya’dan gelen yahudiler ile birlikte Krakow’daki esir kamplarında, 20 metrekarelik odalara 30’ar 40’ar kişi olarak sıkıştırılıyorlardı. Düşünsenize tek göz bir odada sizinle beraber tüm gününü geçiren 40 kişi daha olduğunu ve yemek yiyemediğinizi, tuvalete çıkamadığınızı, tüm hayati işlerinizi 40 kişiyle birlikte yaptığınızı. Bu yahudileri ne kadar psikolojik olarak zaten etkilese de, bir de yanına fizyolojik olarak kısıtlı bir hayata tutsak ediyor. He tabii şükredin siz çelimsiz ve elverişsizsiniz, sizi maden ocaklarında ya da fabrikalarda çalıştırmıyorlar, sadece sıranız geldiğinizde üstünüzde bilimsel deneyler yapılacak, gaz odalarına tıkanacak ve evet sizi eritip, sizi sabun yapacaklar. Buna da şükür en azından birkaç gün daha nefes alabileceksiniz, o güzelim odalarda.
Birçoğumuzun da tarih derslerinden aşina olduğumuz, 6 milyon yahudinin ve 50 milyonu aşkın insanın ölümüyle tarihin seyrini bir anda değiştiren bu karanlık gerçeğin, beyaz perdeye en iyi yansımalarından biri olan bu filmi eğer izlemediyseniz, izlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim, yarın tekrardan görüşmek üzere hoşçakalın 🙂