DC Comics ve Batman evreninde, en derin karaktere sahip anti-kahramanlardan biri olarak karşımıza çıkan Ra’s al Ghul, kendi şahsına münhasır adalet anlayışıyla DC Comics dünyasının en sıkı en felsefi kötülerinden biridir. Christopher Nolan tarafından yönetilen ve sinema tarihinde ki en iyi Batman üçlemesi olarak gösterilen film serimizde, Ra’s al Ghul karaketeri çizgi roman dünyasından biraz daha reel bir şekilde işlenmiş ve karaktere gerçek manada bir amaç verilmiştir.
Bilindiği üzere, annesini ve babasını bir sokak faciasında kaybeden Bruce Wayne, her şeyi bir kenara bırakıp suçlu psikolojisini anlamak ve adalet kavramını aramak için dünyayı gezmektedir. Ra’s al Ghul karakteri de işte tam bu noktada devreye girmektedir. Ra’s al Ghul, Bruce Wayne’i uzak doğuda bir hapishanede bulur, kahramanımızın bir yola ihtiyacı olduğunu söyler ve ona ”Gölgeler Birliğinin” yolunu sunar ve macera böylece başlar…
Ra’s al Ghul’un Adalet anlayışında, ”suçlu hoş görülemez! Çünkü suçlular toplumun hoşgörüsüyle beslenir.” Dışarıdan biri olarak, Ra’s al Ghul’un düşünce yapısı ve felsefesine bakıldığında haklıdır ve dünyanın bu halde olmasının sebeplerini akıl yönüyle gözler önüne serer. Ancak olay toplu insan katliamına gelince, kahramanımız Bruce Wayne, Ra’s al Ghul’a postayı koyar. Ortalığı dağıtır ve kendi çizgisinde suçlulara karşı savaşmaya devam eder.
Ra’s al Ghul’un ilk felsefesindeki haklılığı tartışılmaz bir gerçektir. Dünyada ki suç oranlarının artışı ve insanlığın yozlaşması medeniyet kavramının yanlış anlaşılmasıyla büyük oranda artmıştır. Bugünkü toplumlar da ‘medeniyet’ kavramı, hoşgörü olarak toplumun her değer ve kültüründe yer almaktadır. Ancak bir noktada hoşgörü dışarıda tutulmalıdır! ‘Suç’. Suç unsuru ancak gerçek Adalet ile yok edilebilir. Ra’s al Ghul’a göre Adalet dengedir.