Soğuk Savaş’da gerginliğin tavan yaptığı ve dönemin iki süper gücü olan ABD ve SSCB’yi nükleer savaşın eşiğine getiren bir olay, Küba füze krizi.
Gerginliğin başlangıcı Fidel Castro’nun 1959’da Batista rejimini devirip, Küba’da sosyalist bir rejim kurmasına dayanıyor. ABD, burnunun dibinde kurulan bir sosyalist rejimden haliyle rahatsız oluyor hem de 60’lı yıllarda. Castro’nun öldürülmesi için harekete geçilmiş, yaklaşık 600 suikast denenmiş ancak tamamı başarısız olmuştur. Castro ise kendisini korumak amacıyla SSCB ile yakınlaşmıştır.
ABD bunun üzerine devrim sonrası kaçan 1500 Kübalı anti-komünisti eğitip Küba’ya göndermiştir. Bu girişim de başarısızlığa uğrar ve “Domuzlar Körfezi Çıkarması”, Kennedy’nin kamuoyundaki itibarını sarsar. Bunları gören Kruşçev de Küba’ya nükleer füze yerleştirme kararı alır.
“Anadyr” operasyonu başlar ve SSCB tarım ürünleri taşıdığını söyleyen gemilerle Küba’ya, New York ve Washington’u hedef alan orta menzilli balistik füzeleri yerleştirmeye başlar.
Bu krizde Kennedy’nin elinde çok güçlü bir kart vardır. KGB içindeki Albay Penkovsky. Kennedy, buradan sağladığı istihbaratlar ile Politbüro’nun (SSCB’nin en üst karar organı) ABD’nin askeri gücünün üstünlüğünü kabul ettiğini öğrenmiştir. Kennedy, Kruşçev’in bir savaşı göze alamayacağını anlamıştır.
ABD, U-2 keşif uçakları ile füze tesislerini görüntülemiş ve Küba’da karadan karaya füzelerin tespiti halinde bunun vahim sonuçlar doğuracağını söylemiştir. SSCB ise ABD’ye karşılıklı olarak Küba ve Berlin’den çekilmeyi önermiş ancak ABD reddetmiştir. Keşif uçaklarından çekilen yeni fotoğraflar ve Albay Penkovsky’den gelen istihbaratlar Küba’daki füzelerin varlığını kesinleştirmiştir.
Bu gelişmeler sonucunda Kennedy, SSCB Dışişleri Bakanı ile görüşmüş fakat bir sonuç alınamamıştır. Bunun üzerine Küba’ya denizden abluka uygulanması kararlaştırılmıştır. ABD kuvvetleri “DEFCON 2” seviyesinde alarma geçirilmiştir. Ablukanın başlaması ile Küba’ya yaklaşan 25 Sovyet gemisinden 12’i geri dönmüş ve SSCB geri adım atmıştır. Tüm bunlar olurken SSCB Washington Büyükelçiliğinde danışman Formin, Amerikalı gazeteci Seali ile biraraya gelerek, deniz ablukasının kaldırılması ve Küba’nın işgal edilmeyeceğinin resmen açıklanması karşılığında füzelerin söküleceğini aktarmıştır. Bu sırada ABD Dışişleri Bakanlığı’na Kruşçev’den Formin’in söylediklerini doğrulayan bir mektup gelir. Akabinde ABD Dışişleri’ne Kruşçev imzalı ve ABD’nin Türkiye’de bulunan Jüpiter füzelerini sökmesini isteyen bir mektup daha ulaşır. İkinci mektubu Politbüro hazırlamış fakat üslubu sert bulan Kruşçev yeni bir mektup yazarak ABD’ye Politbüro’nun mektubundan daha önce ulaştırır. ABD, eline ilk ulaşan mektubu muhatap alır ve cevap mektubunda Jüpiter füzelerinden söz etmeden sunulan koşulları kabul eder.
24 Ekim 1962’de abluka resmen başladığında, 27 Ekim’de Küba üzerinde uçan U-2 uçağı SSCB tarafından düşürülmüştür. ABD uçuşların devam edeceğini söylemiş ancak Küba’da herhangi bir bombardıman yapmamıştır. Bir başka U-2 ise Sibirya’da fark edilmiş ancak SSCB uçağı düşürmeyip önleme yapmakla yetinmiştir. Bu da gösteriyor ki iki taraf da yumuşama sinyalleri veriyor ve krizde sona yaklaşılıyor.
28 Ekim’de anlaşma sağlanmış ve SSCB, BM gözetiminde füzeleri sökmüştür ve füzelerin götürüldüğü gemilerin üzeri açık bırakılarak havadan fotoğraflama yoluyla denetlenmiştir.
Sonuçta Nikita Kruşçev, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi tarafından maceraperestlikle suçlanıp görevden azledilmiştir.
Kaynakça: https://www.academia.edu/30172199/1962_K%C3%BCba_F%C3%BCze_Krizi.doc
Kapak Fotoğrafı: Kennedy ve Kruşçev