Venedik Ülkesi’nde yeni teğmen olarak bir gencin yaşadığı hayatın, insanın duygularını ve hayallerini nasıl dejenere ettiğini anlatan güzel bir roman.
Venedik’te köhneleşmiş, manasız bir yere konumlandırılmış olan Bastiani Kalesine ilk tayini çıkan Teğmen Drogo, ailesinden bir günlük uzak mesafede bulunan kaleye gelir gelmez burada çalışamayacağını, burada yaşayamayacağını komutanına söyler. Kalenin köhne yaşamı, terk edilmiş ucube bir yer görüntüsünde olması ve ailesine, sosyal hayatına uzak bir yerde olması Drogo’yu tayin alma konusunda iyice isteklendirir. Kalenin güneyi genişçe bir vadiye bakarken kuzeyi ise Tatar Çölü’ne bakmaktadır. Uçsuz bucaksız olan bu çölde yıllarca kimse gelmemiş, herhangi bir tehditte oluşturmamıştır.
Komutanı onu oyalamak için 4 ay kadar beklemelisin, 4 ayın sonunda askeri doktorun sana rapor vermesi durumunda kaleden başka bir yere tayin alabileceğini söyler. 4. Ayın sonunda doktor gelir ve Drogo’ya istediği raporu verir. Aldığı raporu kale komutanına onaylatmaya giden Drogo’nun son anda içine bir his doğar. Ve bu his ona kalede kalması gerektiğini söyler. Aldığı raporu yırtan Drogo bu sayede kalede kalmaya başlar. Komutanları ona sürekli, hala çok gençsin, önünde hayalini gerçekleştirebileceğin uzun bir yaşam var nasılsa, burada kal ilerleyen zamanda gidersin demektedir.
Aslında Drogo’yu kalede tutan şey, kalenin kuzeyinde bulunan Tatar Çölü’nden yapılacak olan bir saldırıda gerçek bir savaşı yaşayıp kahraman olma arzusudur. Beraberinde ki meslektaşları ile günlerce yıllarca kuzeyden gelecek olan bir saldırının hayalini kurarlar. Ama aradan yıllar yıllar geçer ne bir saldırı ne de bir hareketlilik vardır.
Kalede günler her zamanki gibi aynı monotonlukla geçer. Arada bir kötü olaylar yaşanır, intikal sırasında bir asker ölür, tatar çölü tarafında gördüğü terkedilmiş bir atı alıp gelmeye çalışan bir askerin parolayı bilmemesi sonucu nöbetçiler tarafından öldürülmesi gibi olaylar yaşanır.
Tüm bunlara rağmen kale hayatının monotonluğu hiç değişmez. Gelen askerler giden askerler hergün yapılan nöbet değişimi vs.
4. yılın sonunda izine ayrılan Drogo biraz şehirde vakit geçirir. Artık ailesine, evine, mahallesine ve arkadaşlarına bir yabancı gibidir Drogo. şehirdeki komutanlığa gider ve kaleden başka bir yere tayin edilmesini ister. Komutan ona “ sen izindeyken karar çıktı, kalede ki personel sayısı yarıya indirilecek ve gitmek isteyenlerin dilekçeleri alındı. Sen geç kaldın “ diyecektir.
Drogo tekrardan kaleye döner, gitmesi gereken personeller gider ve kale de bulunan aşker sayısı yarı yarıya azaltılmıştır. Aradan yıllar geçer. Drogo artık elli yaşına gelir ve artık binbaşı rütbesine gelmiştir. Kendisine yakın hissettiği bir rütbeli askerin “dürbünden bakarken gördüm, Tatar Çölü’nde hareketlilik var. Yol yapıyorlar” demesine inanmaz, çünkü artık ümidini kaybetmiştir. Kimsenin Tatar Çölü’nden geleceği filan yoktur ve herkes kahraman olamaz düşüncesindedir. Drogo böyle düşünürken günün birisinde Drogo hastalanır. Bu sırada ise rütbeli arkadaşının dürbünle gördüğü hareketlilik doğrudur ve kaleye doğru Tatar Çölü’nden bir hücum başlar.
Kalede ki doktor Drogo’nun bir ciğer hastalığına tutulduğunu söyler. Drogo hergün iyileşmeyi bekler ama maalesef iyileşemez. Drogo’nun burada iyileşemeyeceğini ve şehire gitmesi gerektiğini söyleyen rütbeli askerlere itiraz eder. “Yarına iyileşirim, 2 güne kalmaz iyileşirim” der kalenin savunma savaşına katılmak için can atması üzerine. Maalesef ki geçen günlerde iyileşmez ve bir araba çağrılarak kaleden şehire götürülür drogo.
Hayalini kurduğu, kahramanı olmak istediği savaşı yıllarca beklemiş, 30 yılını bu an için bu kalede tüketmiş olan Drogo ne yazık ki savaşa katılamamış ve gönderildiği handa hayatını kaybetmiştir.
Kitabın tılsımlı cümlesi ise şu; “ yaşın henüz çok genç, önünde hayallerini ve isteklerini yapabileceğin uzun yılların var.” Evet bu cümle drogo’nun hayatına mal olmuştu. “zaman elini sizden daha çabuk tuttu, sizinse artık her şeye yeniden başlama hakkınız yok”..