Hoş geldin sevgli okuyucu,
Öncelikle kendimi tanıtayım. Ben İnadına Aşk’ın yayınlandığı yıllarda lisede olan bir genç kızım. İlk çıktığından beri yaklaşık 3 kez baştan sona izledim. Yaşanan her şeye rağmen neden hala bu kadar seviyorum diye kendime sorarken buldum sonra. Nedenini bildiğimden pek emin değilim. BEN BİR YAZ DİZİSİ BAĞIMLISIYIM. Ya da Türk dizisi. Arkadaşlarım benimle dalga geçiyor. “Türk dizisi izlenir mi?” diye. Neden izlenmesin? diyemiyorum.
Neden Türk Dizisi izliyorum, şöyle açıklayayım:
- Bir kere insanın ana dilinde bir şey izlemesi her zaman daha keyifli. (Bunu 2.5 dil bilerek söylüyorum)
- Kendi kültürün (herkes kore dizisi izlerken ben Türk dizisi izliyorum)
- Milletçe kendimizi övmeyi pek başaramasak da “Türkiye, televizyon dizileri ihracatında dünya çapında üçüncü sırada.” (yani tek seven ben değilim tüm dünya bayılıyor bize)
- Oyunculuk olarak da en azından Kore’den daha iyiyiz, ya kültür farkından ya da gerçekten oynayamıyorlar. Kore dizileri duyguları vermekte çok başarısız. Bazı sahneler o kadar yapmacık görünüyor ki gözüme. (Bayıla bayıla bi 3 dizi izledim ha hiç izlemeden konuşmuyorum.
Şimdi gelelim neden İnadına Aşk seviyorum:
En başından insan bazen vıcık vıcık aşk izlemek istiyor diyip de sizi kaçırsam ya 😀 Yok yok ondan daha önemli şeyler var.
- Kadınların aptal gösterilmemesi. Defne’nin çok başarılı bir yazılımcı olması ve bunun üzerine basa basa gösterilmesi (yazılım üzerine çalışırken dizide yazılımla ilgili detayla görmek çok teşvik edici oluyor kendi adıma)
- Dizide hiçbir detay atlanmıyor. Tüm detaylarıyla planlanmış sahneler izliyoruz. Bir kafeden mi kalkılacak, masaya para bırakılıyor. Bir yazılım projesi mı yapılacak ortalıkta temel algoritma yazılmış kodlar görüyoruz.
- Karakter gelişimleri: Defne yalan söylemeyi bıraktı, Yalın kendini başkasının eline bırakmayı öğrendi, Deniz bir ilişkiye bağlı kalmayı öğrendi, O yelloz Damla bile düzgün insan ilişkilerini öğrendi be
- Şiddet var ancak asla kadına karşı değil. Günümüz dizilerinde kadınlar yerden yere atılırken bu dizide kadınlara kıyılamıyor. O kadar sert görünen abiler Defne’nin bir göz yaşına dayanamıyorlar.
İyi yanları var da kötü yanları yok mu bu dizinin?
Tabii ki. Diziyi seviyoruz diye yanlışlarını görmezden gelecek değiliz.
Bir kere anlatılan ilişkiler çok toksik. Yalın kendi kurallarından vazgeçmiyor asla Defne’nin tarafından bakmaya çalışmıyor olan bitene. İkinci çiftimiz Yeşim- Çınar baştan fiyasko zaten. Ergenlikten sonra ilk görüşte aşk olmaz arkadaşlar. Prefrontal kortex tamamen gelişmiş hayati kararlarını mantığınla veriğin yaşlarda bu kadar duygusal yaklaşmazsın. Bir insanın ilk gördüğünde beğendiğin için evlenmeye karar vermezsin. Oturur konuşur biraz tanırsın, uyumlu yanlarını gördükten sonra yavaş yavaş hoşlanmaya başlarsın. İlk görüşte yaşanan çekim ancak fiziksel olur o da mutlu bir evlilik vermez. İlk görüşte aşk bir romantik dizi fantazisi. Gerçeklik payı yok inanmayın böyle şeylere.
Aşkla kal sevgili okuyucu 🙂