Diziler, Şiddet, Şiddet ve Şiddet…

Öncelikle herkese merhabalar. Bugün yazacağım konu her zamanki gibi edebi yönü ağır basan bir yazının aksine eleştiri ve kendi düşüncelerimden oluşan bir yazı olacak. Umarım keyifle okursunuz. Lafı uzatmadan konumuza geçelim.

Bahsedeceğim konu dizilerimiz olacak. Geçen günlerde evde otururken canım sıkıldı ve pek televizyon seyretmeyen birisi olarak kanalları dolaşma kararı aldım. Bir kaç kanal gezdikten sonra “Masumiyet” adlı bir dizi dikkatimi çekti, bitene değin oturup izledim. İlk bölümden önyargılı yaklaşmamak adına bir sonraki bölümü de izleyip öyle eleştiri yazayım dedim ama bir haftaki sonra ikinci bölümü de izledikten sonra önyargılarımın haklı olduğunu anlamam uzun sürmedi. Diziden kısaca şöyle bahsedebilirim, Üniversite birinci sınıf öğrencisi olan 18 yaşındaki Ela, ünlü “Ilgaz Holding” e stajyer öğrenci olarak giriyor. Tahmin edeceğiniz üzere holdingi yöneten kişi yakışıklı, karizmatik ve dizide de ‘playboy’ olarak adlandırılan 30 lu yaşlarındaki İlker Ilgaz. İlker Ilgaz nişanlı olmasına rağmen Ela ile bir ilişki yaşıyor, onu sevdiğini söyleyip hediyeler alıyor ama Ela’nın annesi Bahar en başta aradaki yaş farkı ve adamın nişanlı olmasından ötürü bu ilişkiyi onaylamıyor. Az evvel yaşlarını özellikle belirttim çünkü dizinin bir kısmında kadın bir karakter Bahar’a, şimdiki gençlerin yaşa takılmadığını, elli yaşındaki adamların genç kızlarla birlikte olduğunu anlatan bir cümle kuruyor. Evet yanlış okumadınız, duyduğumda şok geçirdiğim buna benzer bir cümle kuruldu dizide. Neyse efendim, İlker Ilgaz, Ela’ya onu sevdiğinden bahsedip bir kaç gün sonra nişanlısıyla evlilik hazırlıklarına girişiyor. Ela, bunu sevgilisinin evleneceğini kızın internette paylaştığı gelinlikli fotoğraftan öğrenip çılgına dönüyor ve İlker’in kaldığı dağ evine gidiyor. Elbette ki bu duruma itiraz edip bağırıp çağırıyor. En sonunda İlker’i benimle birlikte olduğunu internette paylaşırım diye tehdit edince İlker kıza saldırıyor. Komalık edene kadar şiddet uygulayıp 19. yaş gününde bir yol kenarına atıp gidiyor. Yani ekrana yansıtılan ana olay şimdiye kadar buydu, sizlere aradaki bazı olayları atlayarak aktardım.

Bu diziyi sizlere örnek vermek için anlattım aslında. Çünkü herhangi bir kanalı açıp baktığınızda kanaldaki dizilerde yalnızca şiddet değil, taciz, tecavüz, aldatma ve istismara da rastlamak mümkün. Geçen senelerde bir dizi yayımlanıyordu TV de, yanlış hatırlamıyorsam adı Sen Anlat Karadeniz’di. Dizinin neredeyse her bölümünde şiddet içerikli bir sahne vardı. Hatta hiç unutmuyorum ilk bölümü gündem olmuştu. Çünkü başrol kadının eşi, kadının parmaklarını kırıyordu. Bunlar haberlerde her gün katlanarak artan şiddet olaylarına dikkat çekmek için yapılmış şeyler olabilir ama inanın bana hemen hemen her dizide bu ve benzeri olaylara yer verilmesi hiç ama hiç iyi bir örnek teşkil etmiyor. Çünkü o dizileri sadece evdeki yetişkinler izlemiyor, çocuk bireyler de ekranın karşısına geçip koca bir ilgiyle izliyor. Onların zihinleri henüz karalanmamış bembeyaz bir sayfa, ne görürlerse ileride de gördükleri şeylere yöneliyorlar. Tamam, belki bu konuda ailenin daha dikkatli olması gerek ama bir yerden sonra onun da etkili olacağını düşünmüyorum. Çünkü dediğim gibi bu tür diziler artık o kadar çoğaldı ki çevremde 8-13 yaş arası çocukların bu dizilerin sahnelerini ‘şu şöyle olmuştu, bu böyle oldu’ diyerek birbirlerine anlatmalarını dinlemek beni çokça şaşırtıyor. Ben o yaşlarda çizgi film izlemek için ağladığımı hatırlıyorum. Çizgi film izlemeyi yetişkinler gereksiz görebilir belki ama çocukların izlemesi hayal dünyalarının genişlemesi için fazlasıyla gerekli. Ekranlardaki diziler çocukların hayal dünyasın küçültüp karalamakla kalmıyor, ileride şiddete eğilimli bireyler olmalarını alttan alta tetikliyor.

Şimdi işin bireysel zararını geçip size birkaç soruyu sormak istiyorum, Neden ekranlarımızda hep böyle diziler ön planda? Neden bizim ekranlarımızda bilim-kurgu konulu diziler yok veya varsa bile neden çocuklara hitap edilecek şekilde yapılıyor yalnızca? Neden sanat veya müzikal içerikli herhangi bir dizi veya en ufak bir belgesel yayımlanmıyor öne çıkan kanallarda? Neden senaristlerimiz şiddet, taciz tecavüz veya eşlerin birbirini aldatması gibi konular işlemek yerine düşünmeye iten şeyler yapmıyor? Neden dizide kendini aldatan eşinden intikam alan bir kadını izleyince ‘Vay be! Oh olsun o adama, kadın çok iyi yaptı’ gibi şeyler söylemek yerine ‘Bu ne saçmalık?’ diyemiyoruz ve bu saçmalıkların bitmesi adına hiçbir şey yapmıyoruz?

Neden biliyor musunuz? Çünkü toplumca öne çıktığımız olaylar bunlar. Toplumca öne çıktığımız olaylar şiddet, taciz, istismar ya da bozuk aile yapısı… Ne acı değil mi? Ne kötü. Biliyor musunuz, bir yerde en çok öne çıkan olay neyse eserlerine de o olay akseder. Elbette biliyorsunuz. Bilmeyen biri bile kolayca bir kanıt bulur kendine. Bulamadınız mı? Hemen basit bir örnek vereyim, daha yeni bir kadın öldüresiye dövüldükten sonra karanlık odaya 2 gün boyunca aç susuz hapsedildi eşi tarafından, ondan önceki günlerde Samsun’da bir adam eşini yol ortasında tekmelerle döverek yoğun bakımlık etti. Size böyle daha çok örnek veririm ama şimdilik dediğimi anlamanız için bu örnekler yeterli. Bu örneklere ‘basit’ dedim çünkü artık her gün haberlerde bu çeşit şeyleri göre göre alıştık. Öyle değil mi? En alışılmaması gereken konuya toplumca alıştık. Her neyse, bir verdiğim örneklere bakın bir de dizilerimizdeki olaylara. Ne fark görüyorsunuz? Ben bir fark göremiyorum. Görülen neyse yansıtılan da o. Ve bir de bu diziler yıllar sonra bile hatırlanacak ve hatta belki tekrar yayımlanacak. Bu çok kötü ve utanç duyulası bir şey. Yazık, gelecek nesil bizi bu dizilerle hatırlayacak, dizilerin temelindeki gerçek olaylarla…

Şimdi sadece kadına şiddeti yerdiğimi düşünüyor olabilirsiniz, ama ben bu örnekleri yalnızca en çok gördüklerimiz ve dizilere konu olduğu için söyledim. Yoksa şiddetin her türlüsü ve her canlıya olanı acımasızca ve insanlık dışı bir şey. Şimdi tekrar gelelim dizilerimize, bu çeşit şeylerin yapılması bizim suçumuz değil diyor olabilirsiniz, hayır hepimizin suçu. Şiddete, cinayete, taciz veya tecavüze engel olmadığımız sürece daha çok böyle dizi-film görürüz bizler. Üstelik dizi senaristi veya yapımcısına sorsan onlar da bu durumları kötüler, onlar da şiddetin her türlüsüne karşıdırlar. Peki neden kendileriyle çeliştikleri işler yapıyorlar hala? Dediğim gibi bu toplumca yaşadığımız bir sorun. Bu sorunları ne zaman aşabiliriz bilemiyorum ama diziler ve süregelen olaylar birbirini tetiklemekte bence. Çünkü ekranda gördüğünü yanındakine uygulayacak bozuk zihinli insanlar mevcut ve bu hafife alınacak bir şey değil. Dünyanın bir çok yeri böyle şeyleri aşıp daha çok bilim ve sanata yönelik işler ortaya koyarken bizim bahsedilmemesi gereken bir konunun dizisini çekmemiz çok kötü ve olmaması gereken bir şey. 

Her neyse, söyleyeceklerim bugünlük bu kadardı. Bu konu hakkında umarım derdimi anlatabilmişimdir sizlere. Herkese iyi günler dileklerimle.

Beni Sil
kooplog editörlerinin silinen yazıları kontrol edip, gerektiği takdirde hukuki süreçler için kullanmak üzere belirli süre sakladığı resmi hesaptır.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Sorun sende değil bende

Sorun sende değil bende

Sonraki
Editoryal İllustratör Gizem Vural ile Sohbet Ettik

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.