BİRLEŞİK KAMU-İŞ KONFEDERASYONUNUN(*) yaptığı araştırmaya göre “dört kişilik bir ailenin”;
Açlık sınırı mart ayında 2.897 TL iken,
Yoksulluk sınırı mart ayında 10.000 TL’yi geçmiş.
Üstüne üstelik gelecek dönemlerde…
Artacak işsizlik ve iş kaybı…
Hanehalklarının hem refah payını hem de huzurlarını bozmaya gebe.
Herkes gibi televizyonlarda haberlerde izliyoruz:
Devletler, vatandaşlarına bu zor dönemlerde nakit sıkıntısı çekmemeleri bağlamında ödeme yaparken…
***
Bizde ise herhangi bir gelişme yok. Devlet, artık daha fazla rol almalı şu süreçte. Eskiden, cari iktidarın hükümet etmediği dönemlerde, devlet aşkınlığı yüzünden, yani devletin her şeyden daha önce geldiği anlayışından ötürü, toplum devlete karşı belirli bir algıya sahipti.
AK Parti, biraz da bu algıyı kırdığı için geniş kitlelerden destek gördü. Demek istediğim, artık devlet mekanizması, bu zor dönemde, daha fazla rol alarak, en azından işsiz ve iş kaybı yaşamış vatandaşlara gelir transferinde bulunarak, insanlarımızı rahatlatmalıdır.
Mesela… Vergi politikalarında belirli bir süre yeni uygulamalara giderek, gelir ve servetin yeniden dağıtımı vasıtasıyla, toplum içindeki hoşnutsuzluklar ve refah kaybı, böylelikle tüm ülkeye paylaştırılarak bertaraf edilmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, güçlü bir devlettir. Böyle zorlu zamanlarda, kamuoyumuzu da rahatsız edecek türden, cemaat ve tarikatların faaliyetlerinin artmasına da göz yumulmamalıdır. Neden? İşte, çağımızın pek çağdaşı olmayan bu cemaat ve tarikatlar, zor dönemlerde, bir kenara sıkışmış kalmış vatandaşlarımızı ağlarına düşürmek için tetikte beklemektedirler.
(*), kaynak: sozcu.com.tr