Zihnimiz Uyutuluyor mu?

Zihnimiz Uyutuluyor mu?

Zihnimiz Uyutuluyor mu?

Neslinin en saygın duyulan isimlerinden biri olan gazeteci John Swinton 1953’te New York Basın Kulübü’nde kadeh kaldırdığında şunları dile getiriyordu:

  “Biz ekranların arkasındaki zengin adamların aletleriyiz. İpleri çektiklerinde dans eden kuklalarız. Yeteneklerimiz, imkanlarımız ve yaşamlarımız tümden diğerlerinin mülküdür. Bizler entelektüel fahişeleriz. Öyleyse bağımsız medyaya kadeh kaldırmak niye?”

  Jim Keith yazısına başlarken “Dünya elitinin ajanları, yeryüzü halkına karşı savaşa girişmiş durumda. Bu savaşın nedeni açgözlülüktür.” diyordu. Gerçekten düşüncelerimiz, hayatımıza yön veren davranışlarımız, duygularımız manipülemi ediliyor? Çeşitli algı operasyonlarıyla, elit kesimin, dünya nüfusunu baskı altına alarak etkisiz hale getirmek niyetindeler mi? İnsan ırkını tek bir dünya görüşüne tabi tutarak, bağımsız düşünmeyi mi engelliyorlar?

  Bunlardan biri Skull & Bones (Kafatası ve Kemik) olarak adlandırılan örgüttür. William H. Russel’in öncülüğünde Yale Üniversitesin’de kuruldu. Bu örgüte her yıl 15 kişi girebilir ve beyaz tenli olmak, erkek olmak ve protestan aileden gelmek ilk şartlarındandır. Bu gizli grubun üyelerinden bazıları, Allen, Bundy, Rockfeller, Bushy, Lord vb. aileleri içinde bulunmaktadır. İçerdeki törenler ve ritüeller gizli şekilde yapılır, dışarıya sızdırılmaz ve bu törenlerin masonlarınkine de çok benzerdir. Bu örgütün amacını Yeni Dünya eğitimcisi olarak görülen John Dewey’in sözü özetlemektedir: “Kendi adlarına düşünmeyi bilen çocuklar, herkesin birbirine bağımlı olacağı gelecekteki kolektif toplumun ahengini bozar.”

  Rockefeller, Carnegieler ve diğerleri tarafından finanse edilen bu kişiler Amerikan eğitim sistemini yeniden yaratmaya çalışıyorlar. Amerikan eğitiminde beyin yıkamanın bilinen adlarından bazıları Uzmanlaştırıcı Öğrenim, Dünya Sınıfı Eğitimi, Öğrenmenin Ortak Temeli ve Sonuca Dayalı Eğitimdir. Ancak bunların en bilineni Bill Clinton’un yasalaştırdığı hedef “Hedef 2000”dir. Hedef 2000’i destekleyen yüzlerce kitap Rockefeller gibi zenginlerce piyasaya sürüldü ve Ulusal Eğitim Kurumu tarafından desteklendi. Hedef 2000’in tek gayesi nüfus denetimi sağlamak ve totaliter dünya düzenini desteklemektir. Öğrencilere amfetamin ve Ritalin gibi bağımlılık yapan uyuşturucuların verilmesi ve akademik öğrenim yerine işbirlikçi eğitimin verilmesi sonucu çocukların tasarlanmış robot şeklinde bir duruma girmesi kaçınılmaz bir sonuçtur. Ayrıca bu uyuşturma işlemi, çocuklarda Dikkat Eksikliği Düzensizliği (ADD) ve Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (ADHD) semptomlarına dayandırılmaktadır. Eğitimcilerin, uyuşturucularla tedavi edildiğini iddia ettikleri semptomların aslında daha farklı nedenleri vardır. Kötü beslenme, televizyon ve diğer medya, çocuklara vakit ayıramamak ve çocukları düşünmeye davet etmeyen ezberci eğitimdir. Ve bunların sonunda ABD’de yaşayan 6-14 yaş arası erkek okul çocuklarından %10-12 sinin Ritalin bağımlısı olduğu tahmin ediliyor.

  Bunların devamı olarak medya denetimini ve onun bir propaganda amacında kullanılmasını sağlayan tek etken tekelci mülkiyettir. Amerika’da 1700 günlük gazetenin %98’i 15 kurumdan daha azına aittir. Bu algı operasyon çeşitlerinin bazıları, dünya çapında etkin siyasi liderlerin, iş dünyası ve akademi çevrelerinin önde gelen isimlerinin de bulunduğu Bilderberg toplantılarıdır. CIA’nın 1950-1970 yılları arasında yürüttüğü MKULTRA zihin kontrol deneyleri ve Charles Darwin’in kuzeni olan Francis Galton’un geliştirdiği soy gelişim kuramı da bunlardan bazılarıdır. Bu kuram seçici besleme ve uygunsuzun imhası yoluyla insan ırkının geliştirilebileceği fikrini sunar.

  Bence 19. Yüzyılın ikinci yarısında başlayan bu algı operasyonları, insan üzerinde yeterli bilgiye sahip olunmadığından, direk insan üzerinde fiziki baskı oluşturularak ilerletiliyordu. Ancak 20. Yüzyılda bu operasyon, hükümet arkasında gizlenen, çeşitli zenginlerce desteklenerek ve Yeni Dünya Düzeni olarak adlandırılan, tek fikir üzerine aşılamayı amaçlayan insanların bir araya gelerek insan üzerinde yeterli bilgi sahibi olmaya çalışarak devam etmektedir. Bu algı operasyonu artık insanların korkutularak, acı vererek vb. şekilde değil de bilinçaltı tekniklerle veya televizyonlarda uygulanan 25.kare teknikleriyle insan üzerinde daha etkili ama bir o kadar da görünmez şekilde yürütülmektedir.

(Amerikalı reklam yöneticisi olan James Vicary 25. Kare tekniğini ilk uygulayan kişidir. Yukarıda kendisine dava açıldıktan sonra jüriye savunma yaparken görmekteyiz.)

Bir James Vicary deneyinde altı hafta boyunca, bir sinema salonunda 45.699 müşteriye Coca Cola içme ve patlamış mısır yemeyi teşvik eden bilinçaltı mesajı iletmiştir. Saniyenin 3000’de biri kadar kısa süreliğine gösterilen bu mesajlar 5 saniyede bir tekrarlandı. Sonuç; patlamış mısır satışları %60, Coca Cola satışları %20 oranında arttı.

 Aslında bütün anlatılanları Tolstoy tek cümleyle özetlemiş: “İnsanı bedenen ameliyat etmek için uyutmak, ruhen ameliyat etmek için ise uyandırmak gerekir.”

Mert Kara
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Kara mı Beyaz mı?
Sonraki
Sevmek Sandığımız Kadar Basit Değil
Sevmek Sandığımız Kadar Basit Değil

Sevmek Sandığımız Kadar Basit Değil

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.