Bu yazıda farklı bir husustan bahsedelim…
Mesela, şefkat meselesi… Genel kabule göre, kadınlar erkeklerden şefkat beklerler ve şefkat gösterimini de törensel mizanda beklerler…
Kadının duygusal ve hissi yoğunluk içinde iken sığınacak bir liman, başını sokacağı bir baraka, güvende hissedeceği bir omuz, kol ya da sıcacık bir yatak, pek tabii ki, kabul edilebilir hakkıdır.
Duygusal kederin içinde bir oyana bir buyana savrulan narin kadın bedeninin bir koruyucuya ya da merhamet kollarını açmış bir şövalyeye gereksinimi, ekmeğe ve suya gereksinimi gibi değil midir?
Neden hep kadınlar sığınmayı bekler? Neden şefkat kapılarının erkekler tarafından açılmasını, erkeklerin karşılıksızca ve olabildiğince sınırsız bir biçimde etraflarını sarmalamalarını beklerler?
Erkeğin hiç bocaladığı, yolunu, rotasını kaybettiği, duygu gel-gitleri içinde kapısını çalacağı, medet umacağı, arınma bekleyeceği bir meleği olamaz mı?
Hayat müşterektir ya, ilişkinin temelinde sevgi ve saygının olmazsa olmaz olduğu, sadece alma değil vermenin de birliktelik sözleşmesinde yer aldığı o kutsal çatı, adı ne olursa olsun evlilik-beraber yaşama, burada erkeğe merhamet ve şefkat gösterimi yok mudur?
Hep merak ederim: Bir erkek bir kadından şefkat bekleyemez mi? Bir erkeğin şefkate ihtiyacı olamaz mı? Bir duygusal adam da başını yaslayacağı sıcak ve samimi omuz talep edemez mi?
***
Hani şu dogmalarımız yok mu; bizi bizden uzaklaştıran, yaşamı yaşam olmaktan çıkarıp âdeta bitirilmesi gereken bir ödev, bir proje, bir vazife boyutuna sürükleyen mitlerimiz…
Kadın, bir erkeğin omzuna yaslanma ve şefkat hissine ihtiyaç duyduğunda, bunun adı romantizm, duygusallık, melankoli, ama bir erkek böyle bir haliyet-i ruh durumunda olsa, bu “erkeğin annelik ihtiyacı hissinin alevlenmesi, kadının rolünün anneliğe dönmesi” olur.
Hayır efendim ben bunu kabul etmiyorum. Neden, bir erkeğin, bir kadının şefkatine ihtiyaç duyması, onu yanında istemesi, başını omzuna koyması, erkekliğe halel getirsin?
Erkeğin, duygusal savrulmalar yaşaması, kadının, erkeğine yakınlık göstermesi, onunla ilgilenmesi, neden “annecilik” oyunu olsun?
Neden olmasın ki, kafamızdaki şartları, önyargıları, yanlışları, neden düzeltmeyelim ki? Şefkat ayrıcalıklı bir kavram mı? Şefkat sadece kadına, bahşedilmiş bir manevi değer midir?
Yanlış mı düşünüyorum? Neden ve niçin bir erkek, şefkat yoksunu olamaz?
Kadına gösterilen şefkat hakta; erkeğe gösterilen bihak mı? Hadi, kafamızda oluşturduğumuz toplumsal rolleri, erkeği birinci koltuğa, kadını arkasına ikinciye oturttuğumuz bağnaz ilişki ve kılan düzeninden vazgeçelim.
Yargılamayalım… Davranışlarından ötürü insanlara, hemen bir kulp takmayalım…
Ortaçağ döneminin engizisyon mahkemeleri gibi, duyguları ve hisleri, sorgusuz ve sualsiz, giyotine yollamayalım…
Erkek ve şefkat…
(……………)