Jet gibi uçuşa geçmiş hatta arşa çıkmış bir alandan bahsetmek istiyorum: Instagram gurmeleri. Dijital reklam ajanslarının gazıyla ve mekanların kendi reklamlarını bu gurme arkadaşlara yaptırtmaya başlamasıyla ortalık kalp krizi geçirtecek Instagram gönderileriyle doldu.
Sözlerime, bu sözde gurmelerin kendilerine taktıkları “gurme” sıfatıyla başlamak istiyorum. Fransız kökenli “gourmet” kelimesinden dilimize geçmiş olan bu kelimeyi “yeme-içmenin ehli” olarak tanımlasam hata yapmış olmam. Bu kelimeyi öyle sağa sola yapıştırıp gidip tostçu reklamı yapmak nedir be cahil insan? Vedat Milor gibi bir üstat bile kendine gurme dememe mütevaziliğini gösterirken sen kim oluyorsun da bu sıfatı laps diye kendine yakıştırıyorsun? Kendisine herhangi bir yemeği veya içeceği sunsan, gözü kapalı teyzesinin oğluna kadar sayabilecek kapasitede bir insan Vedat Bey. Fakat sen ne yapıyorsun margarin kafalı sayın zorlama gurme arkadaş? Marketten alınan fermente sucukla, plastik margarinle, üç kuruşluk eritme peynir ve kafes yumurtasıyla yapılan tostun neyini çekiyorsun da “arkadaşlar mutlaka gelin” diyorsun? Yahu niye oraya gelelim biri söylesin lütfen? Neyi özel arkadaşım bu tostun? Tost lan bu tost.
Youtube üzerinden takip ettiğim gezgin yiyici bir adam var: Mark Wiens. Adamın bilmem kaç milyon takipçisi var ama o kadar videosu arasında bir kez bile gurme kelimesinin geçtiğini duymadım. Gezmediği ülke yok adamın ve herkese her ülkeye neredeyse aynı tepkiyi veriyor: “ooh, wow”. Ne kadar beğendiğini ise kafasını sağa doğru ne kadar yatırdığından anlıyorsun.
Ekosistemini Kuran Instagram Gurmeleri
Bizim muhteşem instagram gurmeleri ne yapıyor peki? Kendi aralarında bir ekosistem yaratmışlar, sürekli aynı mekanları paylaşıp duruyorlar. İsimler de şu şekilde: çorumgurmesi, yozgatgurmesi66, uçangurme, kaçangurme vs. İsimleri örnek olarak verdim ki sonradan “auuv bana nasıl böyle dersin” falan demesinler. Gerçi diyebileceklerini de zannetmiyorum.
Bu arkadaşlardan farklı bir mekan paylaşmasını falan bekleyemezsiniz. Hatta olumsuz yorumları falan da silerler. Hep beraber bir mekana giderler, hashtagler yapılır ve etiketler hazırlanır. Sonra gelsin paylaşımlar: “oy oy bu nedir, vay vay ne yaptın sen …. Usta, arkadaşlar fena bir şey, şuna baksana nasıl sünüyor?”. Ee hocam nasıl sünüyor biz neden gidince göremiyoruz?
Neymiş? Adana böreği.
Nasılmış? Aman aman ateş ediyor.
Bir gidiyorsun mekana, margarin şov. Arkadaş ben mi yanlış izliyorum videoları? Yoksa size özel hazırlanan şeyler bize hazırlanmıyor mu?
Bir de bazıları var ki yemekle çift kale maç yapıyor. Alıyor dağa çıkıyor, alıyor vestiyerden mutfağa atıyor sonra gidip yoğuruyor. Babacım siz ne yaşıyorsunuz? Hangi reklam ajansı yaptırtıyor size bunları? Bunu demek de ajanslara hakaret olur. Çünkü bu arkadaşların çoğunun herhangi bir ajansla çalıştığını düşünmüyorum.
Şu gurme olaylarından, gereksiz bağırmalı övmelerden bir kurtarın kendinizi. Bu ülkede sadece kebap, şırdan, tost, menemen, lahmacun ve börek mi var?
Şahsi fikrim bu olayın bitmesi kaliteli paylaşım yapan, izleyiciye saygılı ve doğru bilgi paylaşan içerik üreticileriyle mümkün olur. Üzülerek söylüyorum ki, onları da bu instagram canavarları sindiriyor veya zorla aralarına alıyorlar. Şu an Türkiye’de takip ettiğim bir tek insan mevcut ve kendisinin ismini vermeye çekiniyorum. Etin kaliteli bir şekilde pişirilmesi ve tüketilmesi üzerine içerik üreten neredeyse tek kaliteli insan Türkiye’de. Fakat bu canavar takım kendisini içine çekiyor. Kendisi de bu duruma hayır diyemez çünkü çok takipçiye sahip olmak o canavar gibi aynı yemekleri yiyenlerle mümkün. Anlayacağınız iki ucu b*klu değnek.
Hepinize bol tereyağlı ve gerçek et ile yapılmış lezzetli günler dinliyorum. Bonfileyle kalın.