Türkiye’nin en köklü okullarından biri Boğaziçi üniversitesi. Üniversite sınavına hazırlanan her gencin en az 1 kere hayalini kurduğu bir okul. Kaliteli eğitim kadrosu, yüksek puanlı öğrenci topluluğu ve köklü bir geçmişe dayanan tarihi ile Boğaziçi Üniversitesi yıllardır hayatımız var. Son 1 yıldır ise eğitim ve bilim kelimelerinin haricinde daha çok olaylar ile gündemimize girmeye başladı Boğaziçi. Rektör atamalarına karşı yapılan protestolar 1.yılına doğru ilerlerken,bende kendi düşüncelerimle olayı bir irdeledim. Buyurun başlayalım…
Şimdi başta şu algıyı bir kıralım. ‘Ya bu çocuklar yüksek puan ile buraya geldiler, bunlar ülkenin değerleri her şeyi yapabilirler’ bu cümlede ki yanlışları anlatmaya kalksak sabaha kadar bilgisayar başında durmam gerekir. Evet çocuklar başarılı olarak yüksek puanlar ile gelmiş olabilir. Ancak bu durum çocukların ülke ve okul içinde istedikleri gibi at koşturabilecekleri anlamına gelmeyecektir. Yine bu çocuklar, daha düşük puanlı üniversitede ki çocukların hiçbirinden daha değerli değildir. Herkesin başarısı ve değeri kendi sosyoekonomik ve coğrafi durumlarına göre değerlendirilmelidir. Kısacası yüksek bir puan sınav haricinde kimseye bir imtiyaz sağlamıyor. Onun için Boğaziçi Öğrencilerini ayrı bir kefeye koyma, sınıfsallaştırma isteğinden uzak duralım.
Olayların çıkış sebebi Melih Bulu isimli kişinin rektör olarak atanmasıydı. Aslında ilk olarak kayyım rektör kavramı ile isyan çıktı. Cumhurbaşkanı rektör atayamaz kardeşim şeklinde bir isyan mevcuttu. Ama isyanın özü yine başka. Burada ki olay rektörün Cumhurbaşkanı tarafından atanması değil. Zaten 1982 Anayasasından itibaren Cumhurbaşkanı rektör atamasını gerçekleştiriyor. Yıllardır Boğaziçi Üniversitesine rektörü atayan da aynı Cumhurbaşkanı. Bu sebeple bazı kesimlerin ‘kayyum rektör’ eleştirisi yersiz. Olayların çıkış sebebi de rektörü Cumhurbaşkanının ataması kesinlikle değil ki zaten bu seneye kadar herhangi bir protestonun olmaması da bunu kanıtlar nitelikte. İsyanın temel sebebi Melih Bulu isminin atanması. Melih Bulu’nun geçmişte Ak Parti de görevler üstlenmesi protestoların çıkış sebebi oldu. Melih Bey gerçekten iyi bir kariyere sahip. Çoğu insanın Melih Bulu’nun öz geçmişini okumadığını size temin edebilirim. Ancak ne kadar başarılı dahi olunsa çok şeffaf bir atama olduğunu söyleyemeyeceğim. İktidar partisinde görev almış biri, yine iktidar partisinin başkanı tarafından rektör olarak atanıyor. Kayırmacılık ve nepotizmin kök saldığı Türkiye coğrafyasında böyle bir atamanın büyük bir isyan getireceği ve gereksiz şekilde huzurun kaçılacağı tahmin edilmeliydi. En azından ayaklanma potansiyeli yüksek bir okula bu atamanın yapılmaması gerekliydi. Şeffaflığa gölge düşürebilecek bu atama protestoları beraberinde getirdi. Tabi ki protesto ve hak arayışı anayasal bir hak. Bu hak bir gün herkese lazım olabilir. Ancak ve ancak hak arayışının türü ve protestonun yapılış türü haklıyı haksız çıkaracak nitelikte oluştu.
Türkiye Cumhuriyetinde bir hak protestosu yapacaksanız, sizin üstünüzden nemalanma ve prim çalışması yapılabilme ihtimali çok yüksek. Protesto konusunu dahi bilmeyen sadece ve sadece Cumhurbaşkanı ve devlet düşmanlığı üzerine konumlanmış kişi ve grupların protestoların şiddetini kasti olarak arttırması olayların tadını kaçırdı ve amacını saptırdı. Atanan rektör eleştirilebilir. Ancak kimse bir rektörün ve hiyeraşik yapıda üstte bulunan bir makamın kapısını kırmaya çalışamaz. Evet rektör sevilmeyebilir. Ancak kimse sırf sevmiyor diye kimseye hakaret edemez. Rektör hiç istenmeyebilir. Ama rektörün arabasının üstüne çıkılamaz. Bu yapılan hareketler hak aramak değildir. Olan bir otoriteyi yok saymaya çalışmak, devirmek ve anasayal düzeni bozmaktır. Çoğu öğrenci masum olsa da sadece iktidar düşmanlığı üzerine olayları kışkırtan 3-5 çakal yüzünden öğrencilerde göz altına alınmış ve mimlenmiştir.
Hak aramak güzeldir ve olmalıdır. Hak aramak adaleti buldurur ve doğruyu gösterir. Ancak hak aramak anarşizm ile karıştırılmamalıdır. Son günlerde Cumhurbaşkanının rektörü istemedikleri için arabanın üstüne çıkan kişilere ‘terörist’ demesi eleştiriliyor. Cumhurbaşkanına kısmen hak verdiğimi belirtmek isterim. Masumca hak arayıp, rektörü sevmediğini söyleyenler evet asla terörist değildir. Ama kapıları kırmak, arabaları taşlamak ve devlet otoritesini kaldırmak isteyen kişiler ve kurumlar öğrenci olsun olmasın teröristtir, devlet düşmanıdır. Rektör arabasının üstüne çıkmak ile hak arayacağını zanneden kişiler zavallıdır. Ayrıca bu kalkışma hareketlerinin destekleyen muhalefete sadece gülüyorum. Onların iktidarında da aynı olayların yaşanmasını canı gönülden istiyorum ve o zaman ki konuşmalarını şimdiden merakla bekliyorum…
Okuduğunuz için sevgilerimi sunar, iyi günler dilerim…