BİR RESTORAN DÜŞÜNÜN
O dönemlerden birçoğumuz geçmişizdir diye düşünüyorum.
Sanki bir restorandaymışız da ana yemek gelene kadar envai çeşit aperatif sunulmuşta tıka basa doymuş, ana yemeğe bir lokmalık bile yer bırakmamışız.
Sıkılmaya başlamış, sofradan hayli bunalmış, bir an evvel tatlı faslına geçelim istiyoruz, e daha ana yemek bile gelmedi ki ne tatlısı?
Daha doymadık, sadece tıkandık, hatta ziyadesiyle tıkandık.
Ondandır pek bir iştahlı olamayışımız ve olamayacağız, gelmesi beklenen ana yemeğe karşı.
Beklentimiz her neyeyse uzun süreli gelmeyişin altında ezilecek ve çokça gölgede kalacak, ne şüphe!
Ne gelir peki sorarım size?
Bu süreçlerde insanın elinden ne gelebilir? / Hiç
Garsonu azarlayarak ana yemeğe daha erken sahip olabilir miyiz? / Replikasına
Aperatiflere gölgeyi biz mi düşürmeliyiz yoksa? / Öneremem
Bu deli saçması cömertlik tuzağına düşüp düşmemek bize bağlı sonuçta.
Bir şekilde atlatabilirsek o güzelim tabakları, o zaman ana yemeğe de yer kalır, ne de olsa her restoranın adı aspava değil. Haliyle o ikramların bir bedeli olacak. Tıkanmışlık, tükenmişlik, hevessizlik vb.
Her ne olursa olsun bir şekilde asıl hedefimizin ana yemek, büyük arzumuz olduğunu unutmamak lazım.
Hayatta her zaman her istediğimize saniyesi saniyesine sahip olacağız diye bir şey yok keza öyle bir şey varsa da bizde yok o imkanlar. Biz yalnızca vaktini bekleyen gurme bir müşteriyiz, aşçımızın adı ise zaman ve kendisi bekletmeyi çook sever.
Zamanın insafına kalan tariflerin bir kısmıysa elbette ki tadına bakıldıktan sonra değerini kaybeder, bu da bizi en başa götürür, aperatifler ile kendimizi tatmin etmeye, e haddinden fazla tatmin olursak ne olur?
Ana yemeği sağlıklıca tüketemeyiz, evet, doğru tahmin.
Sonra ne olur peki?
Restoranı midemizde hafif ekşili bir tat eşliğinde vaktinden hayli evvel terk etmemiz gerekir yahut öyle yapmak eldeki tek seçenektir ama her ana yemek paket yapılarak eve götürülmez, bazılarına tek bir çatal daldırmadan ömürlük elvedaya sürekleriz kendimizi, kabarmasın diye tuz serperiz ona olan iştahımızın üzerine lakin yine de engel olamayız bazı şeylere, zira ihtiras, hiç şüphesiz insan tarafından terk edilmesi en zor olan duygulardan bir tanesi, en afilisi.
Ondandır aperatif tabaklarını silip süpürmeye doyamayışımız, aslı vaktini erteleyen arzumuz her geciktiğinde hıncını o masum çapsız ikramlardan alışımız. Kare gelene kadar daire ile idare ettirmemiz lakin işin sonunda elimizde bir çizgi bile kalmamış olması. Bencilliktir keza bir diğer sebebi.
Yeteri kadar yemekten konuşup karnımızı doyurduysak şayet bir de işin mutfak tarafına geçip daha detaylı konuşabiliriz, çünkü çok fazla yemek dedim ve bu da beni biraz acıktırdı.
ANA HEDEFİN BEBEK ADIMLARI
Bir şeyi ne kadar istersek ona sahip olmamız da bu orantıda artar diye düşünmekteyim zira yaptığım araştırmalar sonucu da bu düşüncemin ne denli sağlıklı bir düşünce olduğunu anladım. Gerçekten de bir şey yeteri kadar istenir ve gerektiği kadar sabredilirse kişinin avuçları içine, er ya da geç bir şekilde geçmekte. Lakin burada bir karşıt tez var ki bu da tam olarak az önce söylediğim yemek konusuyla aynı paralellikte.
Sabır ve zaman. Evet. Ana hedef, büyük resim, her ne ise, o, bize gelmeyi uygun görmediği sürece biz kendimizi de yırtsak hiçbir şekilde bizim olamıyor. Bazı şeylerin gerçekten de bir vakti bir zamanı var ve o şeylerin gelişine ancak o zaman geldiğinde hazır olabiliyoruz, bin defa hazır hissettik diyelim kendimizi, tam o anlarda hiç alakasız yerlerde başka hünerler peşinde efor harcarken bulabilirler bizi.
Öyle de olmalı keza, pişecek olan tek şey ana yemek değil, gurmenin de damak tadını güçlendirmesi gerekir, bu noktada neye ihtiyacımız var peki?
Aperatifler, evet.
APERATİFLERİN ÖNEMİ
Yeteri kadar önem arz edildiğinde bir aperatif, güçlü bir kariyer adına hayat kurtarıcı olabilir.
Kimisi şiir yazmakta bulur yeteneğini, kimisi masal okumakta, kimi şarkı söylemek yahut oyun oynamakta, spor, aşçılık meziyetler, resim ve benzeri çizim zanaatları, seçenek bol. Aperatif repertuvarımız sonsuza yakın.
Arzunun büyüklüğünün yarısı kadar bir etkinlik çemberi oluştursak, bu çemberin etrafında dolanırken hem o yönlerimizi yeteri kadar bileriz hem de ana yemek pişerken damak tadımızı güçlendirir, dikkatimizi dağıtırız.
Evet çok abartılmaması gerektiğini söyledim, öyle de zaten, değişen bir şey yok.
Aperatif, aperatiftir, hiçbir zaman karın doyurmaz, çok sevdiğim bir abimin bir sözü var;
“Meze ve Ana yemek”
– D. K.
Tutkusunu bu şekilde ikiye ayıran, seçkin bir beyefendidir kendisi.
Ben burada mezeleri tek sefere ve az seçeneğe mahkûm etmemek adına adını aperatif olarak değiştirmeyi uygun gördüm.
Aperatifler arasında kaybolmayacağınız kadar elinizin atlında olan ve çabucak kavrayabileceğiniz ilgi alanları oluşturun kendinize, gerçekçi olun, unutmayın hiçbir şey ana hedefinizden daha önemli değil ve olamaz.
APERATİFLER BUNADIĞINDA GELECEK OLAN TATLI
Doğal bir şey, aperatifler bir süre sonra karın doyurmamaya ve kafayı dağıtmaktansa daha çok doldurmaya, tatlıyı istetmeye zorlar bizi.
Tatlı nedir peki? Basit hobiler.
Sinema, müsabaka maçı (futbol, basket, voleybol vb.) masa oyunları ya da yürüyüş, özellikle bu kasvetli havalarda insanın ruhunda bir ufuk açacak olan o ilham verici yürüyüşler.
Yalnızca ana yemek ve aperatif arasında sıkışmak elbette ki olmaz, tatlıyı dozunda tükettiğiniz sürece endorfinin tadına doyamazsınız, bu da aperatiflerin mide bulandıran hissini alır, ana yemekten kafayı biraz daha uzaklaştırır, vakit geçirtir keza, önemlidir vakit geçirmek. Hele ki sonunda büyük bir beklenti ovasına paraşütsüz atlayış varsa.
YETERİ KADAR HAZIR OLUNCA
Gel gitli dönemlerin sonunda, ana yemek yani asıl istediğiniz şey, (meslek, araç, ev vb.) her neyse ona yeteri kadar hazır olduğunuzda, merak etmeyin, o da size yaklaşacak, bebek adımları yerini koşmaya ve kucak dolusu hasret giderme sekansına bırakacak. Kavuşacaksınız istediğiniz şeye, lakin sadece hamken kendinizi bu kadar dev aynasında görmeyi kesin, kendi iyiliğiniz için yapın bunu.
Aperatif olarak bellediğiniz hobiler ve tatlı yerine koyduğunuz zaman öldürme aktiviteleri sayesinde kendinizi günden güne ana yemeğe, büyük resme hazırlayın.
Geldiğiniz yeri unutmayın.
İleriye gidebiliyorsunuz diye geriyi kolaçan etmekten vazgeçmeyin, ihmal edilen her ne varsa, gün olur devran döner, o da sizi bir aperatif olarak harcayıverir.
Temkinli olmak, insanın doğasında olmazsa olmaz şekli bir içgüdü.