Gençlik elinden giderken, öğrendiğini sandığın hayat kodları boş boş el sallar sana. Bildiğini sandığını öğrenmediğini, egolu hal zamanlarının yersizliğini, davranışlara ve olaylara verdiğin gereksiz tepkilerini oturur uzun uzun tararsın ,beyninde kalan yarı yanlış yarı doğru anımsamalarınla. Yargının ve eleştirinin bol olduğu zamanlardır onlar. Akıllı olduğunu sandığın akılsız karar yıllarıdır.
Kuru gürültüye pabuç bırakmadığın, ahkam kesmekte bir sıfır önde olmak için kendini kandırdığın yıllar. Derler de her nesil, inanan olmaz yeni nesilden. Ancak yaşaya yaşaya öğrenir, kafana vura vura alırsın derslerini benim gibi.
Öfkelenmek, kendi fikrini kabul ettirmek için kızmaların, karşındakini alaşağı etmek adına girdiğin uzun tartışmalar ne yorucu, ne ömür tüketen tepkilermiş. Haklı çıkmasaydım kafama taş mı düşerdi, bıraksaydım onlar haklı olsaydı boyum mu kısalırdı. Ömre erdem gerek. İşte, gençlikte düşünmek yaşlılıkta yapabilmek denilen tam işte bu.
Kendini sükunetle izlemek o kadar ferah bir duygu ki. Kızmak, öfke, hırs, haklılık çabası, bunların hiçbiri olmadan hayat pek güzel. Şimdilerde onun keyfiyle huzur doluyum. Dingin, sakin, olanı olduğuyla kabule geçmiş durumda. Artık kimse ne moralimi bozabilir nede beni aşağı çekebilir. Çünkü izin vermem.
Her insanı olduğu gibi kabul edip,yargı ve eleştiriden uzağım. Mutluyum , izlemedeyim dünyayı. Ve amaçlarıma hedeflenmiş durumda, kendime odaklıyım. Kimseyi geliştirmek gibi bir galem yok, ben kendi özüme dönmüşüm. Kendimi keşfediyorum. Tavsiye ederim
Sevgiyle Güzel Dostlar.