3,2,1 ve Ölüm

geri sayım ve raylarda ölüm

geri sayım ve raylarda ölüm

On beş  yaprak, on altı yaprak, on yedi yaprak… Bir ağacın yapraklarını döküşünü izliyorum. Ah işte, on sekizinci yaprak! Yapraklar veda vaktinin geldiğinin farkında. Hüzünle süzülüyorlar kaldırıma. Eziliyorlar, ölüyorlar ve bu, sonbaharın ilk cinayeti değil; sonbahar umutlarımı öldürdü mesela. Sonbahar yaprakları öldürdü. Sonbahar çok tehlikeli bir seri katildir bence. Buralara eylül dedinmi gelir sonbahar. Bazı ağaçlar korkudan döker yapraklarını, bazıları ise rüzgârın sert tokatlarına maruz kalır. Ama sonuç değişmez. Hikâyenin sonu hep ayrılık…

Mesela ben… Her sonbaharda hayallerimi ve umutlarımı defnederim. Eve kapatırım kendimi, sonbaharda dışarı çıkmak istemem. Yağmuru severim ama yağmurun bende bıraktığı etkiyi sevmem. O koku burnuma dolunca hayallerim toprağı tekmeler ama asla mezardan kurtulamazlar. On dokuz yaprak, bir ağaç hüzünle eğiyor başını. Dalları yaşama tutunmak için çabalamayı bırakmış gibi görünüyor. Bir kuş konuyor dala, yirmi yaprak. Ağacı teselli etmek istiyor lâkin nafile… Bazı yapraklar intihar ediyor. Zaman yaprakları götürüyor. Beni götürüyor. Son nefesime, son kalp çarpıntıma götürüyor ve çoğu kez fark edemiyorum. Yirmi bir yaprak, oysa ki bir saattir zamanın beni nereye götürdüğünü izliyorum. Yirmi iki yaprak, varacağım yere kadar yalnızlığı yaşıyorum. Yalnızlık da ufaktan yoruluyor. O da beni terketmeye hazırlanıyor. Her nefesimde yaklaştığımı hissediyorum. Sonbaharı sevmiyorum. Sonbaharda ölmek istemiyorum. Yirmi üç yaprak, yapraklar ölüyor. Yirmi dördüncü yaprak da  hayata veda ediyor. Zaman acımadan alıyor hayatları. Yirmi beş yaprak, hiç durmuyor, asla ara vermiyor. Yirmi altı yaprak, yapraklar beni çağırıyor, kaçmak istiyorum. Bir grup insan geliyor. Omuzlarda bir tabut… Zaman yine aldıklarını gözüme sokuyor. Yirmi yedinci yaprak tabuta düşüyor.

Diğer yapraklar ayaklara paspas oluyor. Sürükleniyor ve unutuluyor. Yirmi sekizinci yaprak ağlıyor. Direnmeye çalışıyor ve rüzgâr kahkahalarla geliyo. Yaprağın ruhunu üflüyor yaprağın bedeninin dışına. Yaprak dayanamıyor ve kaldırım mezarlığına yeni bir ceset ekleniyor. Saat sabahın sekizi… Her gün olduğu gibi, insanlar cesetleri topluyor kaldırımlardan. Yapraklar rastgele süpürülüyor çöp kutularına. Yirmi dokuz yaprak, hayır, sonbaharda ölmek istemiyorum. Bu kasvetli havada gözlerimi kapatıp ebediyete varmak istemiyorum. Otuz yaprak, bu düşünceye katlanabileceğimi sanmıyorum. Otuz bir yaprak, ölümü seyretmek acı vermeye başladığında camın önünden kalkıyorum. Otuz ikinci yaprağa da el sallayıp yarım bıraktığım kitabı elime alıyorum. Ne kadar okudum bilmiyorum. Kitabı bırakıyorum. Gözüm cama takılıyor. Ağaçta üç yaprak kalmış ve zaman vazgeçmiyor. İki yaprak… Evden çıkmaya karar veriyorum ve zamanın beni götüreceği yere doğru yola çıkıyorum. On metre sonra arkama dönüyorum. Bir yaprak… Son yaprağın direnişine bakıyorum bir süre. Önüme dönüp yürümeye devam ediyorum. Rüzgâr esiyor ve hissediyorum. Son yaprak da peşimden geliyor. Hayır, son baharda ölmek istemiyorum!

Elifodbs
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Biberler ve Dostluk
Sonraki
Tutunamayanların Destanı: Selim’in Işığında, Turgut Özbenliğini Arıyor
tutunamayanların destanı oğuz atay tutunamayanlar

Tutunamayanların Destanı: Selim’in Işığında, Turgut Özbenliğini Arıyor

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.