Ona bu gece çok ağır gelmişti.. Hele ki söz konusu kaygıları ve hissedeceklerinin ona sahip olup uyuşturacağı zaman gece yarısını geçerken başlıyor olmasıydı..
Sabah ne hoş uyanmıştı… Temiz, pembe karışık desenli yastığına dağılan saçları, yanağına vuran odanın bir yanını kaplayan, büyük pencereden sabahın ilk güneşini hissederken ” Bugün başka ” dedi mırıldanarak…
Aylardır çalmayan telefonuna bakarak. .İLK BAHARIN verdiği hoşlukla havada tatlı bir serinlik…Yavaş yavaş doğruldu, geceleri ona yatak gündüzleri kanepe olan yatağından..
hızlı hızlı, topladı yatağını eski gıcırdayan sesi tüm evde yankılanan yayı daha az ses çıkartsın diye yavaşladı ama yine de o ses son derece rahatsız ediciydi..
Elini yüzünü yıkadı.. Rengi solmuş oturup kalkmaktan diz izi yapmış pijamasına bakıp iç çekti, sessiz bir
ah!
Aynaya baktığın da dağınık saçları şişmiş göz altı ,yüzün de beğenmediği her parçasına boş ama içlenerek bakarken yüzünü yıkadı. sabunu eline aldı sert ve elini her gün daha da kurutan sabunun gerginliği suyu hisseden yüzündeki rahatlama ile kayboldu..
Arada bir de olsa hazır olan kahvaltıya denk geldiği günlerdendi. Gülümsedi..
Sofrada rahatsız edici bir yoksulluk vardı oysa ,ama yine de iyi gelmesi yetmişti ona, eski çelik çaydanlık havluyla sarılmış soğumasın diye cay, tuzlu memleket
peyniri , tandır ekmeği ,toz şeker ve geçen yazdan annesinin yaptığı üzüm reçeli ,sevmediği üzüm reçeli bile başkaydı..
İnanmak istediği gibi kalktı ya hiç güzel yapamasa da annesinin üzüm reçeline olan gurur ve çocukları yedikçe mutluluğu annesinin hatırına sevmiş gibi yaptı hep.. tahammül edebileceği kadar her kahvaltıda yemesi, kahvaltısını yer sofrasında yaparken aklında hep garip yalnızlığı vardı..
Herkes bir şeydi o evde.. Bir o vasıfsızdı..
Hep var olma telaşı vardı kimse bilmeden.. BİLDİREMEDİ. .Sesi yoktu duyanı yoktu..
ege de kasımpatı günleriden)