BAHSEDİLDİĞİ GİBİ Mİ?
Ülkemizin 81 ilinden genç, yaşlı, orta yaşlı demeden bir sürü insanı bir araya toplayan yüzlerce üniversite, binlerce bölüm, on binlerce ve hatta yirmi, otuz, kırk binlerce sınıf mevcut üniversitelerde.
Giriş yapmamızın ardından kültür şoku yaşamamız çok olağan, eğer yaşadığımız şehrin üniversitesine gitmediysek.
Ben çocukken, üniversite bana öyle bir yermiş gibi anlatıldı ki, kazanmam çok zordu ama kazanacağım neredeyse kesindi, ailem bu konuda bana baskı yapmadı, vakti geldiğinde çalışmamı söylediler sadece. Bundan ötürü zeki olduğuma, sınıfımdaki diğer insanlar gibi olmadığıma inanıyordum ki lise bazı gerçekleri tokat gibi yüzüme çarptı, tabi daha sonra o engeli de aştım, üniversite ile tanıştım.
Her şeyden önce cevap vermem gereken ilk soru; “Bahsedildiği gibi bir yer mi?” Olacak, cevabım ise içinde Evetleri barındırdığı kadar Hayırlara da yer verecek. E tabi en doğalı bu olabilir diye düşünüyorum.
Liseden apayrı bir ortam söz konusu burada, yaşlar oturmuş, insanlar olgunlaşmış, kimisi olgun olarak buraya ulaşmış. Bambaşka bir ortam var bir üniversitenin kampüsünde, sınıfında, meslek yüksekokulunda, kısaca her yerinde.
Evetlerin sebebi genelde ilk aylar, hayırların sebebi ise aşağıya indikçe okuyacağınız, okudukça anlayacağınız konular olacak.
Liseye kıyasla çok daha farklı ve insanları şaşırtma konusunda üstüne olmayan, bambaşka bir dünya üniversite dünyası.
ÜNİVERSİTE İYİDİR:
İlk kazığın olmasa bile en sağlamını burada yersin, ihanetleri birer birer tadar, platonik sevmenin doruklarına çıkarsın, amfiye bakan sıralarda dirsek çürütürken. Sevmediğin birisi de senden hoşlanır, bir bakarsın bambaşka insanlar ile ilişki içerisindesin, hiç tanımadığın, görünüşü için katlandığın biriyle belki.
Ya da aylar geçmiş, en yakın kız arkadaşın ile hoş bir birlikteliğe yelken açmışsın. Çünkü o süreçte en çok onu tanımışsın, ondan da bir kazık yiyebilirsin ama unutma sakın aman diyeyim. Üniversite burası, güler yüzlerin altında sinsice planlar, hoş ithamların arkasında bomba dedikodular yatıyor.
Bunu okuyan liseli bir dostum “Bizim okulda da bu tarz şeyler oluyor, ne yani kazık yemek üniversiteye mi ait sanıyorsun?” Düşüncesine girebilir, haksız da sayılmaz aslında. Hayatın her bölümünde ihanetlere yer olur ne de olsa, yine de emin olun üniversitedekiler size kendinizi çok safmış gibi hissettirecek. Aynaya baktığınızda gördüğünüz kişiyi tanımamaya başlayacaksınız.
Aşkı burada tatmanızı istiyorum bide mutluluğu, lise yıllarınız eğer çok şanslı değilseniz, kısıtlanarak geçmiş, yıllar boyunca üniversitenin hasreti ve hayali ile yanıp tutuşmuşsunuzdur.
Çok iyidir üniversite, gerçekten, insana çoğu şeyi öğretir.
TERS KÖŞELERLE DOLU:
İş hayatını, aşk hayatını, Gelecek kaygısını -ki günümüzde ortaokuldan başlıyor bu kaygı maalesef- veyahut arkadaş çevresinde kalıcı olacak olan kemik kadrosunu. Çünkü bir kısmı “Çok değiştin” diğer bir kısmı “Böyle daha iyisin.” Diyecekler size ve siz, iki taraftan birinin yalancı olduğunu düşüneceksiniz, ikisi de aynı kapıya çıkmasına rağmen.
Bunun tamamıyla anlatım dili ile ilgisi var, seçilen kelimelerin, ağızdan çıkarken ki dizilişi veyahut karşıdaki insanın işitsel duvarına çarptığında oluşturacağı yankıyla alakalı.
Bir insan bize “Çok değiştin” diyorsa, kulaktan beyne doğru yol alan ses, olabildiğince olumsuz oluyor, bu nedenle kişi kendisini derin bir sorgu çemberine alıyor, lakin bir insan “Böyle daha iyisin” diyorsa da bu sefer kişinin doğrudan göğüsleri biraz daha ön plana çıkıyor, kaba eti havalanıyor ve kendini “Gelişmiş/Yenilenmiş” hissediyor.
Aslında ikisi de çok tehlikeli. Netice de bir insan nadiren geriler. O da ya fiziki ya ruhani bir gerilemedir, tabi eğer insanlar ile ilişkilerini minimum düzeye indirirse o zaman konuşma, cümle kurma hatta dinleme, gözlemleme açısından da gerileyebilir.
Oysa bize bu tarz cümlelerin kuruluş amacı aslında ters orantılıdır çoğu zaman. İnsanların gerçek düşüncelerini bilemeyiz.
“Böyle iyisin” lerin arkasında, haline acıma.
“Çok değiştin” ler de ise eski güzel kalbimize ithafen özlem duygusu yer alabilir.
Böyle bir durumda kalırsanız eğer, sözü söyleyen kişinin gözlerine, ağız hareketlerine, mimiklerine odaklanın, bu size almanız gereken asıl mesajı kolaylıkla verecektir.
Bu sayede sınıfınızdan veya çevrenizden birinin sizden hoşlanıp hoşlanmadığını rahatlıkla anlayıp, bunu kendinize saklayabilirsiniz.
ÜNİVERSİTENİN AŞK KAVRAMI:
Bunu kurallar ile açıklamak istiyorum.
Kural 1; Dönem başında sevgili olanlar, yarı dönem gelmeden, en geç ikinci ara sınavlarda ayrılırlar.
Kural 2; Ayrılan çiftlerde, kız veyahut erkek, karşı cinsinin yakın olan ama en yakını olmayan arkadaşı ile birlikte olmaya başlar.
Kural 3; Boşuna Platonik sevmeyin, reddedilmeniz kaçınılmaz -çok zeki veya çok yakışıklı iseniz o ayrı ki gerçi o zaman platonik olmaya gerek kalmaz açılın gitsin-
Kural 4; Flört ettiğiniz veya çok yakın olduğunuz kız ile aranız bir süre sonra kesinlikle açılacak, sizlik bir durum yok, muhtemelen eski sevgilisi yazmıştır, bu kimi zaman erkek de olabiliyor ama kızlarda neredeyse kesin diyebilirim.
Kural 5; 2 alakasız kişi dönem ortasında sevgili olur ve o ilişki ebediyete kadar gider -çoğu zaman-
Kural 6; Üniversiteden bağımsız olarak sevgilisi olan insanlar ya okul bitmeden ayrılır ya da okuduğu yıllar boyunca sürekli kavga eder.
Kural 7; Sınıftaki bir kız ve bir erkeğe ekstradan ilgi duyulur, bu apaçık bir şekilde söylenmese de o kişilerin olduğu ortamda maruz kaldıkları bakışlardan ötürü hemencecik hissedilir.
Kural 8; Hiç ilişki yaşamayan, dersten derse gelip giden, kendi halinde takılan öğrenciler muhakkak olacaktır, en tehlikeli olanlar çoğu zaman onlar oluyor, yere bakan yürek yakan misali.
Kural 9; Aşırı güzel kızlar genelde yalnızdır lakin çok yakışıklı olan erkekler dönem boyu minimum 1 bilemedin 2 sevgili değiştirirler.
Kural 10; Birbiri ile 10/10 uyumlu olan iki kişi birbirini deli gibi sevse dahi gurur ve geçmiş yaşanmışlıklardan ötürü adım atmaya çekinir, bu sebepten ötürü de güzelim aşk treninin en ateş kırmızısı olanını kaçırırlar. -böyle arkadaşlarınız varsa onlara bir tutam arkadaş gazı sıkmanızı rica ediyorum, bu iyiliğinizi ömür boyu unutmayacaklar emin olabilirsiniz.
Kural 11; Bir sınıfta bir kişiyi en az iki kişi sever. -çoğu zaman %100 kesin sonuç verir-
Bunlar tamamıyla benim gözlemlerim ile koyduğum kurallar.
Bunlara uymak zorunda değilsiniz ama çevrenizi biraz gözlemlerseniz eğer kolaylıkla bu tarz gönül meselelerini fark edeceksiniz. Çoğunun klişe haline geldiğini bile kolaylıkla söyleyebilirim o derece.
Daha saymadığım toksik/kadının baskın/erkeğin baskın/yapmacık/seks ağırlıklı/kültürel/yöresel falan filan bir ton ilişki var ama ben sadece genel kavramlardan bahsetmek istedim, geri kalanları gün içerisinde bir otobüsün koltuk demirini tutarken bile kolaylıkla düşleyebilir ya da hayatın her noktasında görebilirsiniz ne de olsa.
Hiç gerek duymadım o yüzden.
Aşka bu kadar diyelim, arkadaşlık hakkında da söyleyeceklerim var çünkü biraz.
ÜNİVERSİTENİN ARKADAŞLIK KAVRAMI:
Yine kuralları sıraya dizerek açıklamayı çok isterdim ama sizi daha fazla oyalamadan asıl derdime gelmek istediğimden bu düşüncemi kendime saklayacağım, sadece;
-Grubu toplayan kişi ilk gönderilen olur.
-Çoğu grubun dağılma sebebi kesinlikle iki sevgilinin ayrılışında tutulan taraflardır.
-En sessiz görünen aslında en eğlenceli olandır, sonradan açılır.
-Kendini bir şey sanan tip dönem sonu yalnız kalacak, ikinci dönem birkaç arkadaş ile seneyi tamamlayacak.
-Ezik görünen tip muhakkak ilgi çekici, havalı görünen tip aşırı derece sıkıcıdır, önyargınızı kendinize saklayın.
-İlk kurulan grubun göze kusursuz gelme sebebi daha sonra dağılacak olmasıdır yani kötü haber, anılarla idare edeceksiniz.
-Zeki olduğunu düşündüğünüz kişi zeki, sessiz olduğunu düşündüğünüz kişi sessiz, muhabbetinin iyi olduğunu düşündüğünüz kişinin muhabbeti iyi ve sıkıcı olduğunu düşündüğünüz kişi çoğu zaman öyle DEĞİLDİR ve muhtemelen siz de sandıkları kişi değilsinizdir.
Gibi belli başlı şeyleri söylemeden geçmek istemiyorum, ayrıca bazen sessiz çocuk gerçekten sıkıcı olabiliyor, bunu da birinci elden yaşayıp deneyimledim hayat sağ olsun.
ORTAMIN ŞOKUYLA KALINAN DERSLER:
İlk aylar şehrinizdeki her şeyi merak edip, inciğine kadar gezip eğlenmek, festivallerde kafayı bulmak ve hiç tanımadığınız insanlar ile barlarda geceyi gün etmek istediğinizi duyar gibiyim, bunları kesinlikle yapın. Çünkü yapmazsanız eğer en hareketli geçmesi gereken döneminiz fazlasıyla monoton geçecek.
Promili fazla abartmadan için, gezin, tozun, tanışın insanlarla.
Sadece bunları yapmayın ama.
İbadete, yeni hobilere, eski dostlara bu yeni ortamda, Türk, Uzak Doğu mutfağına veyahut steakhouse lokantalara gidin bolca.
Derslerden kalacaksınız zaten, aklında bu tarz düşünceler olan çoğu insan gibi. Sorun etmeyin, ilk senede birçok hata ve hatıra biriktireceksiniz.
Bunlardan sakınmaktan ziyade iyice tadını almak, üniversite hayatının dibini sıyırmak lazım.
Derslerden kalacak olsanız bile, bu kesinlikle kötü değil, tabi eğer aileniz üzerinizde çok baskı kurmuyorsa.
YARIM KALMASINLAR:
Çünkü madalyonun bir de öteki yüzü var ve o yüzünde genelde ailesinin ısrarları sonucu kazandığı ortalama bir bölümde kıt kanaat okuyan bir öğrenci var, onun derslere öncelik vermesi ortamlarda az bulunması ve çoğu zaman bir inek olmasa bile ineği oynaması gerekiyor maalesef.
Öyle olan arkadaşlarınızı bilip bilmeden ezdiğinizin de farkındayım emin olabilirsiniz bu konuda. Nereden biliyorsun diye sormayın ama siz.
Bu öğrenciler hariç, okumanın kendisi adına zorunlu bir durum olmadığı genç öğrenci arkadaşlarıma sesleniyorum;
Gidin eğlenin be! Vallahi diyorum, ama itin götüne sokmadan eğlenin tamam mı?
İnsanlar çok özeniyor çünkü size, birçok üniversite öğrencisi mecbur olduğu için okumakta ve eğlenceye az vakit ayırabiliyor, bari sizin imkanınız varken eğlenin.
Yaz aylarında da bari o mazlum gençleri sevindirin, ne bileyim gelin yaşadıkları şehre mesela, bir telefon ile onlar hemen yanınızda, güzel bir tatil geçirmeniz için de çabalarlar hatta.
Çünkü Üniversite bizlere önce eşitliğin gerçek olmadığını ama adaletin bizler adına sağlanabilir olduğunu öğretti. Yani en azından ben bu dersi aldım ziyadesiyle.
Paylaşmak iyidir, bazen yanınıza gelemiyorlar. İçten içe üzülüyorlar ama imkanları el vermiyor ki buna. Kiminin sorumluluğu var kiminin hedefleri, bazılarının ki aile baskısı bazılarının ki sevgili.
Kimi kariyer peşinde kimi basit bir iş için alelade bir diploma.
Ben üniversite hayatım boyunca o çocuklara iyi davranıldığını görmedim sevgili okurlar. Genelde hor görülüp örselendiler, sizden biri olmadıkları için geri plana atıldılar ya sınav haftaları hatırlandılar ya da akla bir şey takılınca.
Keşke böyle olmasa da işte davul bile dengi dengine diyoruz, boşuna da demiyoruz.
ANIN TADI BİR DAHA GELMEZ:
Üniversite hayatınız boyunca, yaşadığınız, yaşayacağınız her anın tadını çıkarın, en basiti bile bir daha gelmeyecek, bundan 7-8 sene sonra fotoğraf kareleri ve video kayıtlarından ibaret kalacak anılarınız.
Onları biriktirin, saklayın, bol bol paylaşım ile gözlerinizi bayram ettirip köşeye atmayın, çıkarttırıp evinizin en güzel köşesine asın, gönlünüzde nasiplensin onlardan.
Sevin, aşık olun, gezin, tanıyın, kavga edin, platonik sevin, kitap okuyun, spor yapın, otostop çekin, motosiklet ve araba kullanın, yani kısacası YAŞAYIN.
Çünkü üniversite anıları, paha biçilemez.