Sıfıra Dönüş

Sıfıra Dönüş

Her şey birden olmuştu. Tam olarak anımsayamıyorum ancak 2032 yılının yaz aylarıydı diyebilirim. Tüm devletlerin çöküşü. Merkezcil sistemin yok oluşu. Ardından gelen rahatlık ve kaos.

Ortada para diye bir şey olmayınca maaşların ödenmemesi, beraberinde grevler, işçi sınıfının ayaklanması, ne yapacağını şaşıran ve korkan zenginler, patronlar, devlet büyükleri, hepsi birden sınıflarından çıkmışlardı. Makam ve mevki kalmamıştı ki bu ilk olarak silahlı kuvvetleri vurdu. İsyanlar ve ayaklanmalar takip etti, bunları engelleyecek herhangi bir kolluk kuvveti de olmayınca işlenen suçlar takip edilemez oldu. Her şey, para birimlerinin değerinin sıfıra sabitlenmesiyle başladı.

Size tam olarak anlatamıyor olabilirim çünkü bir ekonomist veya CEO değildim. Hayatım boyunca elime geçen para en fazla dört basamaklıydı. Bundan utanç duymuyorum. İşsizdim çoğu kez ve nerede amelelik, günübirlik iş varsa çalıştım. Kadın olduğum için çoğu işyeri benden istenen performansı karşılayamam diye iş vermemişti. Şimdi hepsinin ağzına tüküreyim. Öte yandan, resimlerimi satmaya çalışıyordum. Sadece bir resmimi, yabancı bir ülkede yaşayan Thomas adındaki Amerikalı bir iş adamına bin dolara satmıştım. Şimdi artık resim bile çizemiyorum. Ressamlık da bir yere kadarmış.

En azından iyi yanından bakarsak, tüm borçlarım, taksitlerim, faturalarım ve ay sonu hesaplarım tamamen bitti. Bittiğini anlamam için bir yıl geçmesi gerekti. Çünkü ilk kriz 2031 de patlak verdi. Maaşlar düştü, faizler tavan yaptı falan. Borsadaki ani düşüşleri televizyonlarda, internet sitelerinde harıl harıl tartışan beyaz yakalılar öfkeli ve heyecanlıydı. Hepsinin gözleri sonuna kadar açılmış hevesle gidişatı konuşuyorlardı. Neredeyse bütün kanallarda bu haberler yer alıyordu.

Yakın dostlarım sayesinde, kendime ev diyebileceğim bir yer edindim. Bir karavan. Küçük bir tuvaleti ve banyosu olan, eski model bir Volkswagen. Ha internetimiz hala var. Son durumlardan sonra krizi fırsata çeviren bazı zeki bilgisayar kurtları, sanırım internet sağlayıcılarına el koymuş durumdalar ve tüm interneti dünyaya uydular ve büyük antenlerle, ücretsiz sunuyorlar. Üstelik hızlı ve kaliteli. Normalde almaya kalkışsanız tonla para ödeyeceğiniz cinsten. Bunu yapmalarının tek sebebi bence, ellerindeki Fcoin’leri piyasada tutmak. Böylece alışverişin hala yapılabilir olmasını ve insanları daha sakin tutmalarını sağlıyor. Dediğim gibi ben ekonomist değilim ama en azından kayıtlara geçmesi için söylüyorum: Fcoin bir kripto paradır ve açılımı da Free Coin’dir. Eski Bitcoin’den daha güvenilir ve yaygın olanı. Öyle ki on kişiden dokuzu bu para birimine sahipti. Ki bu sayı artık on kişiden onuna çıktı çünkü alışveriş devam ediyor.

İnternet sıkıntı değil. Tek sıkıntı elektrik. Onu da güneş paneli satın alarak çözebiliyorsunuz. Güneş panel mi? İşte o çok pahalı. Satın alma işlemi biraz fütüristik. Fcoinleri harcayabileceğiniz belli siteler var. Bu siteler Amazon ile ortak bir ağ kullanıyor. Satın aldığınız nesne size bir drone ile verdiğiniz adrese teslim ediliyor. Drone dediğim şey öyle küçük, minik, tatlı bir şey değil. Savaş drone’larını kullanıyorlar. Büyük ve çirkin. Ayrıca Drone üzerinde parmak izi tarayabilen bir ekran var ve bu minik ekrana parmağınızı bastığınızda, Fcoinleriniz sizin hesaptan satıcıların hesabına geçiş yapıyor. Bende bir tane var ve karavanın tepesine sabitlenmiş durumda. Bu minik aracın tüm ihtiyacını altı saatte giderecek kadar verimli. Ona zarar vermemeye çalışıyorum. Olur da gökten bir taş düşerse, o da benim şansıma.

Az önce WorldNews sitesinde okuduğum bir habere göre sanırım NASA hala ölmemiş. Bu haberin sevindirici olması gerekiyor mu bilmiyorum ama gökte bizi izleyen uyduların bir fiil çalışacağını garanti edebilirim. İyi. En azından internetimizde kesinti olmayacak.

Şimdi yemek yapma zamanı o yüzden kaydımı burada sonlandırıyorum. Her gün bu şekilde sesli kayıtlar tutmaya devam edeceğim. Hem ileride, olur da her şey düzene girerse, geçmişe dönük bir kayıt oluyor, hem de yalnızken konuşacak bir şeyler bulmak can sıkıntımı gideriyor.

26 Temmuz 2034. Ressam Elif Zeybek Karalı. 1. kayıt sonu.

Cem Ceylan
İki işten birini seçemez olunca, ikisini de yüzüstü bırakanlar gibiyim. Sırf hıncımdan dolayı sevmediğim işi yapmaz olabiliyordum. Bu hıncımla kime kötülük ettiğimi açıklamak elimde değil, bunu ben de bilmiyorum; bildiğim bir şey varsa o da iş yapmamakla bütün zararı olsa olsa kendimin çekeceğidir.
Subscribe
Bildir
3 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Köye Dönüş
Sonraki
Öldürülen Kadınları Unutmadık, Unutmayacağız
Öldürülen Kadınları Unutmadık, Unutmayacağız

Öldürülen Kadınları Unutmadık, Unutmayacağız

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.