Seçtiğiniz şeylerin ne kadarına siz karar verdiniz? Özgür irade sahibi miydiniz? Yoksa sizin için zaten seçilmiş olanlar arasından seçmeye mi mecburdunuz? Malesef para için, rütbe için bazen de çıkar için istemediğiniz seçimler yaptınız. Ve sonuçlarına iyisiyle kötüsüyle katlandınız.
Peki bu kararlar sizi tatmin etti mi? Keşke dediniz mi? Bu zamana dek verdiğimiz kararlar ve ettiğimiz umut sadece başkalarının cebini doldurdu. Hayat çok güzel palavralarıyla kulaklarımızı ağrıtanların cepleri dolu elbette… Şirketler, kiliseler, okullar ve dahası kazandı. Bir çocuğun iyi bir gelecek umutlarıyla özel okullar, özel hocalar ve nicesi çeklerindeki sıfırlari artırdı. O çocuk oldu yirmi beş. Artık iş ilanları okuduğu tek şeydi.
En sonunda belki bir kaç akraba sayesinde bir işe kapağı attı. Istediği gibi olmasa da yükselirim dedi. O sözleşmeyi imzaladı ve ruhunu beyaz yakalı köle olarak sattı. Kapitalizmin pastasından bir dilim almak için kredi kartı sahibi oldu. Toplantılardan iş yemeklerine koşturdu. Onun emeği ve enerjisi patronlarını zengin etti. Derken yaş otuz beş yolun yarısı eder mi etmez mi bilmiyorum… Eli yüzü düzgün bir kızla şatafatlı bir düğünün ardından elli bin liralık borca girdi. Yeterince çıkmaza giren hayatını düzeltmesi umuduyla yaptığı çocuk, onun hayatının yeni sahibiydi. Artık sadece çocuğun hayatı söz konusuydu. Çocuğu da aynı evrelerden geçerken ” Hayat böyle” dedi ve köşesine çekildi. Bir ruh daha kansız bir şekilde ölmüş ve kapitalizmin elleri kirlenmemişti.