Hobi Edinmekten Neden Korkuyoruz / Bizi Soğutan Ne?

Kaynak belirtilmedi

HOBİ SAHİBİ OLSAK:

Bazı insanlar var, çok iyi yaptıkları belli başlı konularda devamlılığı alışkanlık haline getirip, her yeni günde yeni bu alışkanlığında kendini biraz daha eğitip, kıskanılacak nitelikte işler ortaya çıkartan.

Böyle birini gördüğümüzde verdiğimiz ilk tepki “Nasıl üşenmiyorsun” oluyor çoğu zaman. Garibimize gidiyor birinin bir hobisinin olması. Bu “Hobisinin olması” kısmını, basketbol oynamayı seviyorum deyip, ayda yılda bir iki smaç basmak adına basket sahasına inen, futbolu seviyorum deyip, kendini profesyonelliğe taşımayan ve yalnızca arkadaşlarıyla oynayan, çizim yapmayı seviyorum deyip eline fırça almaya üşenenleri, kısaca hobileri konusunda kendilerine haksızlık edip, köreltip hepten yok edenleri, listeye dahil etmiyoruz. Zira o halde liste epey bir kalabalık olacak hiç şüphesiz.

Her insanın gizliden gizliye yetenekli olduğu bir sanat/spor dalı var, yalnızca deneme konusunda cesareti yok, varsa bile üşeniyor, kılını kıpırdatmak istemiyor, yalnızca arkadaş ve aile ortamında bir iki cümle ile övülmek onun gururunu okşuyor.

Yetenekler hakkında yazdığım yazıda da bolca dile getirdiğim gibi, hobiler çok çabuk körelen şeylerdir. Bu durum, yani körelmenin gerçekleşmesi içinse kişinin kendisinin bizzat bu alanda kendini ihmal etmesi yeterlidir.

Açık konuşmak gerekirse günümüzde çok fazla hobi var, geçmişe nazaran daha modern hobiler.

Bunlar;

-Bilgisayar/Konsol oyunculuğu (Gamerlık)

-Grafikerlik

-Kurguculuk

-İçerik üreticiliği

-Spor ve sanat dalları (E-spor veyahut çizim ağırlıklı turnuvalar ve gruplar)

Geçmişteki klasik hobiler olan;

-Futbolculuk

-Basketbolculuk

-Voleybolculuk

-Yazarlık

-Ressamlık

Vb. bir çok hobiyse, günümüzde, heves edip başlama açısından kolay görünse de o yolda başarıya  ulaşma, insanlardan takdir toplama açısından, geçmişe nazaran çok daha zordur.

Hobi edinmek, bilhassa ürkütücü, özellikle günümüz insanları için.

Peki neden ürkütücü? Gelin bu konu hakkında biraz konuşalım.

HOBİ EDİNMEKTEN NEDEN KORKAR OLDUK:

1-Çevre Etkisi

En büyük etkisi elbette heves kıran kadim “dostlarımız” ve canımız ciğerimiz olan ailemiz. Hep yeni bir şey denemek istediğimizde, farklı bir yola çıkmaya kalkıştığımızda, düşmanımızdan önce dostlarımızı görüyoruz karşımızda keza bunun böyle olmasının sebebi de artık hobilerin bir hayli “sıradanlaşması” ve herkesleşmiş olması. Adım atmak istediğimiz alanda o kadar çok rakibimiz var ve bu rakipler o kadar sağlam donanıma sahipler ki bizim ilgimiz, yeteneğimiz, sevdiklerimiz tarafından basit düzeyde görülebiliyor çoğu zaman. Bundan ötürü de hevesimizi kursağımızda bırakıp, bize “sen nasıl yapacaksın ki, herkesin ağızında aynı laf, kimler kimler denedi de başaramadı sen mi başaracaksın” gibi o kadar çok duyuyoruz ki daha yolun en en en başında ve en en en sevdiklerimizden.

Kim bilir yola çıktığımızda insanlar tarafından ne gibi linçlere, eleştirilere maruz kalacağız korkusuyla yola çıkmaktan vazgeçip kendi köşemizde uslu uslu oturmayı seçiyoruz. Böylelikle bir yıldız daha kaymış oluyor hayattan, üstelik henüz bir kere bile parlama fırsatı yakalamamışken.

2-Üşengeçlik

Bir diğer sebebiyse tabi ki üşengeçlik. Gerek okul gerek iş gerek özel hayat, kişinin tüm bunlarla boğuştuğu bir çark sisteminde, ek olarak, fiziki ve zihinsel açıdan yorgunluk getirecek alanlara yönelme arzusu, kısaca hobi edinme düşüncesi, aklından çıkıp, hayatın yoğun temposu karşısında tarumar edilip sanki hiç akla gelmemişçesine, koca bir sis bulutuyla birlikte bilinmezliğe karışıyor. Böylelikle kendi kendimizi soğutup “Aman ya başka zaman başlarım sanki kaçıyor” diye diye elverişli olduğumuzun farkına vardığımız tüm hobileri, hayatımızın dışına itiyoruz.

Düşününce çok saçma, uzun uğraşlar sonucu bulduğu hazine sandığının başında saatlerce bekleyip, sırf anahtara sahip değil diye onu terk edip filosunun başına geri dönen bir baş korsan gibi. Hepimiz biliyoruz ki gerçek bir korsan, o sandığı gerekirse patlatır, yakar, kül eder, tekmeler, yine de içindeki hazineye ulaşır, zafere giden yolda her yol mubahtır sözüne çok sadık olmalarıyla bilinir ne de olsa korsanlar.

Bize en büyük zararı yine biz veririz, herhangi bir insan bizim canımızı yaksa, hatta çok yaksa dahi bize bizden fazla zararı, hiçbir insan evladı veremez. Zayıf noktalarımızın bir kısmını insanlara belli ettiğimizde daima o noktalardan vuruluruz, zira insanın, kimseye güvenmemesi gerek kendinden başka, hatta bazı anlarda kendine bile güvenmemeli. Özellikle hayatına dahil edeceği yeni hobisinden onu vazgeçirmeye çalışan zihnine, hiç güvenmemeli.

3-İşin Yarı Ustaları

Hobiler konusunda kesin bir şey varsa o da bu yolda “Yarı usta” bir nevi kalfa olunduğunda insana birden yüklenen egodur. Bu ego o kadar büyüktür ki o alanda yeni yeni boy gösterenleri gördüğümüzde onları yok etmek, ortadan kaldırmak adına, kalplerini bir güzel kırarız. Tabi ki bunu belli etmeden, ona fark ettirmeden yaparız.

Sanırım bunu yapmayı sevmeyen tek kalfa benim. Kendimi hiçbir amatörün üzerinde görmüyorum ama görenleri çok iyi anlıyorum. Zirve tek kişiliktir düşüncesini öylesine benimsemişler ki karşılarına çıkan en ufak bir rakibe zerre şans tanınmasını, fark edilmesini, parlamasını istemiyorlar.

Haklı bir sebep değil bir insanın kalbini kırmak için, kalp bu, en ufak bir durumda paramparça olabilir.

Zira hep öyle olmuyor mu?

Bakın, korkmayın, korkmanızın gerektiği bir nokta gelecek elbette ama orası burası değil, o noktaya geldiğinizde korkup korkmamakta tamamen sizin inisiyatifinize kalacak. Ona kimse karışamaz.

Ama bir ricam var ki yola çıkmaya çalışan çırakları sakın ola ki ürkütmeyin. Onlar ufak bir bebekten daha günahsız, yavru bir kediden daha savunmasız ve ilk yiyecek avına çıkan genç bir karınca kadar hevesliler bu yolda. Yolda karşılarına engeller çıktığındaysa pes etmek maalesef ki ilk tercihleri oluyor, destek olan birilerini bulamazlarsa.

4-Maddiyat

Birkaçı hariç çoğunda maddiyat, bir hayli yüksek. Vazgeçme türlerinin de en acısı maddi olumsuzluklar sebebiyle vazgeçmek oluyor maalesef. Düşünsenize, her şey hazır, hevesiniz tam, enerjiniz yüksek, cüzdanı açıyorsunuz, üstüne bir de soğuk çay içiyorsunuz. Çaresizce, ezilerek, köşenize çekilip keşke demekle yetiniyorsunuz.

Çok konuşasım var bu konuda.

Neden söndürüyoruz bir parlasa tüm ülkeyi aydınlatacak yıldızları?

Neden onlara sahip çıkmıyor, hayallerine maddi bir yardımda bulunmuyoruz aileler olarak?

Ne için vazgeçmeye itiyor, önlerine taş koyuyoruz?

Tamam, bir aile varsa işin içinde, bir kişiye değil, herkese yatırım yapılmalı, herkes pastadan bir dilim almalı, kimse pastayı tek başına yememeli, yine de görmeniz gerek, pastasında fazladan bir çileği hak edenleri, ufacık bir destek sonrasında kendilerini bulundukları konumun çok çok üstüne koyacak olan, gözleri ışıklar saçanları. Ne desem nafile, yıldızlar hep söndürülmeye devam edecek.

SAYSAM BİTMEZ:

Özgüven eksikliği, utangaçlık, baskı altında olan bir hayat, saymaya devam etsem o kadar çok sebebi var ki hobi edinmekten, keza direkt olarak hayatı daha eğlenceli kılmaktan vazgeçirten, çok sayıda sebep var, bir yerde saymayı bırakmam gerekiyordu, o noktaya da geldik.

Günden güne hobiler, çok daha lüks haline geldi, başarılı olanların yarattığı alışılagelmişin dışında bir büyüklüğe sahip yankılar, torpil sayesinde basamakları üçer dörder çıkan heves öldürücüler, üstüne basa basa söylediğim yanlış kalfa çırak ilişkisi, gibi gibi.

Yine de tüm bunlara rağmen, başarmak isteyen bir şekilde başarıyor, imkansızlıkları da arkasına alıp, yüklerini çok daha ağırlaştırıyor. Zevklerinden fedakarlık yapıp, hobilerine yönelerek o alanda koca bir çınara, elindeki ufacık çakıyla kendi ismini de kazıyor. Hayatta iz bırakıyor ve kendini ölümsüz kılıyor o kişiler.

Bahane arayana bahane Dünya dolusu. Çözüm arayanaysa tek çözüm aynada gördüğü kişinin gözlerinden, kalbine yansıyan parıltılar.

Hepimiz hobilerimiz konusunda birer yıldız adayıyız ve henüz keşfetmemiş olsak dahi hepimizin insanüstü düzeyde yetenekli olduğu bir hobisi var. Kimine gerçekten aileden genetik geçiyor, kimi hep yaptığı bir şeyi sıradan sanıyor. İnsanlar bir şekilde ıskalıyor, sonucundaysa sıradanlaşıyor.

Bitkinler ve yorgunların olduğu bir hayatta halen daha hobilerine sıkı sıkıya tutunan insanların olması, bir şehir ya da ülke için değil, tüm bu Dünya için bir lütuf.

Çünkü böyle insanlar özel, farklılar, diğerlerinin yapamadığını yapıyorlar zira onlar farkındalar, özeller, düşünceleri bir, yetenekleri tek, bir başkası onlar kadar iyi değil bu alanda. Gelişmekteler, güzelleşmekteler.

Yoruluyorlar belki ama bu hikayenin sonunun da nasıl ve ne kadar güzel biteceğini çok çok iyi biliyorlar.

 

Selam Ben Emirhan
Yolunun daha henüz çok çok başında olduğunun farkında olan az insan var hayatta, henüz bir başarı elde edemeden kendini alim sanan çakma filozoflar var, insan, nankör ve kibirli olmasıyla tanınır, ben ise halktan biri, ülkedeki milyonlarca gençten yalnızca bir tanesiyim, Selam, ben Emirhan.
Subscribe
Bildir
2 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
İÇSEL MESELELER BUNLAR
Sonraki
Pomodoro Tekniğiyle Çalışıyoruz

Pomodoro Tekniğiyle Çalışıyoruz

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.