Bazı insanlar vardır; başarılarıyla parıldarlar, girdikleri ortamda kendilerinden emin görünürler, kalabalıklarda konuşur, projelere liderlik ederler, takdir toplarlar. Ancak geceleri yastığa başlarını koyduklarında içlerinden bir ses fısıldar: “Yeterince iyi değilsin.” “Bir dahaki sefere yapamayacaksın bu sefer sadece şanslıydın.”
Ve bu ses, yalnızca başarısız hissedenlere değil; başarılı olanlara da musallat olabilir. Bu noktada tanışmamız gereken kavramlardan biri şudur: Aşil Sendromu.
Aşil’in Topuğu ve Görünmeyen Zayıflık
Mitolojide Aşil, annesi tarafından ölümsüzlük için kutsal nehire batırılan, vücudu neredeyse tamamen yaralanmaz olan bir savaşçıdır. Ancak bir yer hariç: topuğu. Çünkü annesi onu onu topuğundan tuttuğu için topuğu ölümlü kalır. Ve Aşil, savaştaki tüm kudretine rağmen, topuğundan vurularak ölür. Bugünün dünyasında da birçok insan, tıpkı Aşil gibi dışarıdan güçlü, özgüvenli, yenilmez görünür. Ancak içlerinde, belki bir çocukluk anısına, bir eleştiriye ya da bir başarısızlık korkusuna bağlı bir “topuk” vardır. Bu sendroma sahip kişiler; yüksek başarılarına rağmen “her an başarısız olabilirim”, “bir gün maskem düşecek” korkusuyla yaşarlar.
Mükemmeliyetçi Ailelerin Çocukları
Aşil Sendromu çoğunlukla mükemmeliyetçi ve yüksek beklentili aile ortamlarında büyüyen bireylerde görülür. Bu çocuklar, sevginin ve kabulün koşullu olduğunu öğrenirler: “Eğer iyi not alırsam, beni severler.”, “Eğer kardeşimden daha başarılı olursam, değerliyim.” Böylece zamanla bir inanç gelişir: “Ben olduğum halimle yetmem, daha fazlası olmalıyım.”
Ama “daha fazlası” olmak, her zaman her yerde en iyi olmayı, mükemmel olmayı gerektirir onlar için. Fakat içten içe mükemmel olmadıklarının da farkındadırlar çünkü kimse mükemmel olamaz. Bu, onların her gün girdikleri görünmez bir sınavdır. Her gün tekrar edilen, asla tam olarak kazanılamayan bir sınav. Ve bu sınavın sonucu, yetişkinlikte şuna dönüşebilir:
- Her sunumdan sonra içten içe “Beni bu sefer de beğenmediler.” demek.
- Yüksek başarılar elde etmesine rağmen “Şans eseri oldu.” diyerek küçümsemek.
- Sürekli daha fazlasını başarma hırsıyla tükenmek.
Bunun sağlıklı bir kaygıdan farkıysa şudur; örneğin matematik konusunda çok yetenekli olmayan bir çocuğun, sınava girerken kaygılanması normaldir çünkü durumun farkındadır ve daha önce de sınavlardan düşük almıştır. Yani aslında elinde bundan da düşük alma ihtimaline dair kanıtlar vardır ve bu olasılık onu strese sokar. Fakat aşil sendromu olan kişi, daha önce pek çok kez başarmış olduğu, aslında elinde başaramayacağına dair nerdeyse hiç kanıt bulunmayan konular hakkında da sürekli endişelenir. Dışardaki herkes ona başaracağını söyler fakat yine de o kendine inanmaz ve içten içe yetersizlik, başarısızlık korkusu ve kaygıyla savaşır.
Yetersizlik Hissi: Görünmeyen Taşlar
Yetersizlik hissi, suyun dibindeki ağır taşlar gibidir. Dışarıdan yalnızca dalgalanmayı görürüz ama suyun dibinde yatan ve bizi dibe çeken o taşlar genellikle geçmiş deneyimlerin, değersizlik duygusunun ve öğrenilmiş eleştirilerin birikimidir. “Benim kadar başarılı biri neden hâlâ kaygılıyım anlamıyorum.”, “Bir şeyler başardığımda bile neden mutlu olamıyorum?”, “Sürekli bir şeyleri kaçırıyor ya da eksik yapıyor gibi hissediyorum.”
Bu his, yalnızca içsel bir sorun değil; aynı zamanda çok tüketici bir yaşantıdır. Bu kişiler genellikle karar almakta zorlanır, başarısızlıktan yoğun şekilde korkar, gerçekten iyi oldukları alanlarda bile kendilerini “mış gibi yapan” olarak görürler ve sosyal ilişkilerde ya aşırı onay ararlar ya da sürekli kendilerini geri çekerler.
Peki Ne Yapmalı? Yetersizlikle ve Aşil Sendromuyla Başa Çıkmak
- İçsel Eleştirmeni Tanımak:
Öncelikle zihninizdeki o sesi fark edin. Size sürekli “yetmezsin” diyen, başkalarının ne düşüneceğini dayatan sesi. Onu susturmaya değil, anlamaya çalışın. O kimin sesi ? - Küçük Zaferleri Takdir Etmek:
Başarı sadece büyük adımlarda değildir. Günlük küçük ilerlemeleri kutlamayı öğrenmek, değerinizi sadece başarıya bağlamamanıza yardımcı olur. - Gerçeklik Testi Yapmak:
Aşırı eleştirel bir düşünce geldiğinde şu soruyu sorun:
“Bu düşünceyi bir başkasına uyguladığımda hâlâ adil geliyor mu?”
Genellikle kendimize karşı acımasız olduğumuz ortaya çıkar. - Destek Almak:
Bu duygularla baş etmek yalnız yapılması gereken bir şey değildir. Psikolojik destek almak, kendini yeniden tanımak ve kabul etmek için önemli bir adımdır. - Şefkatli Bir İç Ses Geliştirmek:
Kendinize, bir arkadaşınıza davranacağınız gibi davranmayı deneyin. Hatalar karşısında cezalandıran değil, öğrenmeye teşvik eden bir iç diyalog kurun. - Zayıf yönlerinizi tanıyın;
Bir insanın her konuda en başarılı olması mantıklı bir beklenti değildir, hepimizin destek almaya ihtiyaç duyduğu konular olabilir. Önemli olan bunları fark edip onları zayıflık olarak değil güçlendirilebilecek yönler olarak görmektir.
Aşil Biziz, Ama Zayıf Noktamız da İnsanlığımız
Unutmayın, Aşil’in topuğu onun zayıflığı değil, insanlığının kanıtıdır. Hepimizin görünmeyen bir topuğu, zaman zaman kendimizi yetersiz hissettiğimiz anlar vardır. Ama o zayıf nokta, bizi yalnızca savunmasız değil; aynı zamanda bağlantı kurabilir, anlayış geliştirebilir ve büyümeye açık bir insan yapar.
Kendinize karşı nazik olun. Çünkü yeterlilik, kusursuzlukta değil; eksiklerinize rağmen yürümeye devam edebilme cesaretindedir.