Aslında biz insanlar sürekli korku , kaygı ve sürekli düşünür haldeyiz. Bu durum bizi iyi ve sağlıklı bir ruh halinden uzaklaştırıyor. Bu sebeple sürekli zihin ve benden olarak dinlenmeye ihtiyaç duyuyoruz. Baktığınız zaman korkularımızın arkasında başka korkular var. Sonucunda ise korku ve kaygı yaşıyoruz. Aslında geçmişte yaşadığımız bir olay veya bugün yapılan bir hatadan duyulan korku ve kaygıdan daha çok yapılan hatadan, yaşanılan üzücü durumdan kaynaklı başımıza gelecek ihtimal verdiğimiz sorunlardır. Kaybetme korkusu gibi.. Farkında olmadan çok düşünebiliyoruz , çok düşünerek sorunu çözebileceğimizi sanıyoruz fakat daha çok strese kapılıyoruz. Çok düşünerek içinde bulunduğumuz sorunları çözemeyiz…
GELECEĞİN BARIŞ NOKTASI NE ZAMAN?
Bu soruyu kendimize sorup biraz üzerinde düşünelim istiyorum..
Şuan içinde bulunduğumuz yaşam, geçmişte bir yerde gelecekti. Her hedefimizi, başarımızı ve hayalimizi belkide kaygılarımız sebebiyle kaçırıyoruz. Başarı basamaklarını çıkmak yerine ayrıntılara takılabiliyoruz. Rekabet duygusuna giriyoruz çoğu zaman elimizdeki gücü, enerjiyi karşı tarafa veriyoruz. Aklımıza düşen ve bizi kötü hissettiren anlık düşüncelere kaptırıyoruz kendimizi. Aslında yapmamız gereken çok basit. Bir süzgeç düşünün ve düşüncelerinizi , hayatınızdaki insanları eleyin.
Öneri kitap: “Sende sandığından fazlası var! Gelebileceğin en iyi yerde değilsin. Yeni bir hayat için gereken, yeni bir akıldır. Doğru şeyi yapmak için yanlış zaman yoktur. Rüzgarı suçlamayı bırak, yelkenleri kullanmayı öğren! Seyirci koltuğundan sıkıldıysan, sahneye çık. Zirvede her zaman bir kişiye daha yer var. Her şey seninle başlar! Başkaları yapabildiyse, sen de yaparsın. Hayatta ya tozu dumana katarsın, Ya da tozu dumanı yutarsın. Seçim senin!”