Yaşayabilmek için önce kendisini tanımalıymış insan. Mutlu olabilmek için, özgür olabilmek için, bu hayattan tat alabilmek için… Jostein Gaarder’ın da dediği gibi “Sen kendini tanımadığından neşelenmedin, huzura kavuşmadın. Eğer kendini tanısaydın, sende kimin misafir olduğunu bilirdin; memnuniyetsizlik, huzursuzluk denilen şeyler sana bir daha gelmezdi.”
Yirmi üç yaşında olmama rağmen ben de hala tanıyamıyorum kendimi. Nelerden hoşlanırım, hangi rengi severim, ne tür müzik dinlerim… Kimim?
Sahi kimim ben? Bir erkek, bir mühendis adayı, bir insan… Başkalarının beni ayırdığı sınıfların farkındayım ama yalnızca bunlardan ibaret olmadığımı biliyorum, yalnızca bunlardan ibaret olmadığımı ümit ediyorum fakat beni özel yapan şey ne? Beni diğer insanlardan ayıran, beni ben yapan özelliklerim neler, bilemiyorum.
Bir keresinde lise sona giderken sınıf hocam görüntümden başka hiçbir şeyimin olmadığını söylemişti. Sinir haliyle mi söyledi yoksa gerçekten ciddi miydi bilmiyorum ama geçmişe dönüp baktığımda hayatımda o gün ki kadar aşağılanmış hissettiğim başka bir günüm olmamıştı, eminim. Oysa ki o güne kadar kendimi tanıyan bir insandım, en azından tanıdığımı zanneden…
Olayın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen etkisi hala aynı, kendimi sürekli kanıtlamaya çalışan ben aynı, benliğimde misafir olan memnuniyetsizlik ve huzursuzluk aynı…
@ekin-ege Çok teşekkür ederim. 🤗🤗
benliğimde misafir olan memnuniyetsizlik ve huzursuzluk aynı, ne güzel ifade etmişsiniz.
@ruveyda-nur-yildirici yorumun ve desteğin için teşekkür ederim. 😀
Aslında yalnız değilsin. Bu dünya da bende dahil olmak üzere bir çok insan var kendini tanımayan. Yazdıkların çok etkileyici. kendim den yola çıkarsak bende seninle aynı düşüncelere sahibim. bir çok kez kendime “kimim ben” dedim ve cevabını bulmadım. Daha 18 yaşındayım ama bir bilinmezliğin içinde bende yaşıyorum. Hiçbir duygu yok sadece bedenen yaşıyor ruhum ise bedenimde değilmiş. Ellerine sağlık.
@miho Haklı olabilirsin aslında, sonuçta bir yıl önceki ben ile bile düşüncelerim savaş içerisinde olabiliyor. Hatta bir gün içerisinde bile aynı konu üzerinde fikir ayrılıkları bile yaşıyabiliyorum. Yorumun için teşekkür ederim. 😉 <3
Kendimizi tanımak bana hep imkansız gelmiştir. Aslında neler yapabildiğimizi ne kadar ileriye gidebildiğimizi hep kırılma anlarında fark ederiz. Ve bu kırılma anları hep yeni bir benlikle tanışma anlarımızdır. Hep yeni bir sen ile tanışma ve kendini keşfetme sürecinden vazgeçmemelisin bence. Bu sürecin kısıtlı olması gerektiğini de düşünmemelisin. Sürecin ve serüvenin tadını çıkarabilmen dileğiyle…
Şu zamana kadar belkilerin arasında en çok sevdiğim belki, söylediğiniz oldu sanırım. Desteğiniz için teşekkür ederim. 🙂
Rica ederim.Ben de güzel hatırlatmanız için teşekkür ederim.Bir yerden başlamak gerekiyorsa belki de ENGEL olmadığınızı anlamanız gerekiyordur önce..
Sizin cümleleriniz de bana Oğuz Atay’ı hatırlattı. “Kendini çözemeyen kişi kendi dışında hiçbir sorunu çözemez.” Belki de gerçekten hayatla aramdaki tek engel benimdir. Yorumunuz için içtenlikle teşekkür ediyorum. 🙂
“İnsanın kendine dayanabilmesi ve boşluğa düşmemesi için kendini gerçekten sevmesi gerekir”.Her şey insanın kendini sevmesiyle başlar.Çünkü içinde olmayan şeyi başkasına veremez insan.Çünkü boşluğa düşmemek için kendine tutunabilmelidir en çok.(Nietzsche)Bu satırları hatırlattı bana:))