Truman Show adlı filmi duymayanınız yoktur. Jim Carrey’nin başrolünde oynadığı 1998 yapımı bir film. İzlemeyenler için filmin konusunu şöyle özetleyebiliriz: Mütevazı bir adada hayatını sürdüren Truman Burbank, aslında koca bir stüdyonun içinde doğumundan itibaren başlayan bir ‘reality show’un baş kahramanıdır. Yani Truman doğumundan itibaren binlerce kamera ile çekilmiş, binlerce figüran ile binlerce metrekarelik bir alanda farkında olmadan bir televizyon programında başrol oynamıştır. Üstelik insanlar hayatı boyunca Truman’ı 7/24 canlı olarak izleyebilmiştir.Ne kadar ilginç bir konusu var değil mi?
Filmi daha önceden izlediyseniz konusunu hatırladınız, izlemediyseniz de konusu hakkında fikir sahibi oldunuz. Peki bu film ile bir çok insanı şüpheye düşüren bir sendromun olduğunu biliyor muydunuz? Evet, var. Adı da ”Truman Sendromu”.
Truman Sendromu (ya da Truman Sanrısı), adını aldığı Truman Show filminin kahramanı Truman Burbank gibi, kişinin farkında olmadan diğer insanlar tarafından izlendiği ve yaşadığı hayatın bir kuramacadan ibaret olduğu sanrısıdır. Sanrı diyorum çünkü gerçek ne kadar apaçık ve kanıtlanabilir de olsa bu sanrıya sahip kişiyi kolay kolay ikna edemezsiniz. Yani karşısına geçip ”Ulan insanların işi gücü yok, oturup senin sıkıcı hayatını mı izleyecek!?” deseniz bile bir fayda etmez çünkü böyle bir yanılgıya düşen bir insana bunu kolay kolay kanıtlayamazsınız.
”Şu anda bu yazıyı senin karşına bilerek çıkardık ve senin projemiz hakkındaki tepkini merak ettik. Hatta şu anki yüz ifadeni elindeki aygıtın kamerasından senin bilmediğin insanların monitörüne gönderiyoruz. Sadece bilgisayarının ya da telefonun kamerası değil, evinde ya da hayatında gittiğin her yerde bile seni çeken kameralarımız var. Ailem dediğin insanlar ise söyledikleri her cümle bizim kalemimizden çıkan birer oyuncu. O her gün görüp selamladığın insanlar bile bizim oyuncularımız. Hayatında belki birden fazla göremeyeceğin insanlar, televizyonda izlediğin, sanal alemde takip ettiğin insanlar… Hepsi! Hepsi bizim bu harika prodüksüyonumuzun ufak birer parçaları.(Sen şüphelenme diye senin televizyonunda yayınlanması için birkaç düşük bütçeli programlar da hazırlıyoruz tabi.) Hayatında seçim dediğin şeyler de aslında bizim kalemizden çıkıyor. Kabul edelim, insanlar senin hangi seçimleri yapacağını çok merak ediyor ve hiçbir bölümü kaçırmadan izliyor.” diye karşısına şöyle bir yazı çıksa kısa bir süreliğine de olsa bu sanrıyı yaşamayacak insan yoktur sanırım.
Böyle bir sanrı insana ”Ulan acaba...” dedirtmiyor değil. Hepimiz elbet böyle bir şey düşünmüşüzdür ama daha sonra ”Ben bile oturup kendi hayatımı izlemezdim.” diyerek basit ama bir o kadar felsefik bir cevapla bu sanrıyı çürütmüşüzdür. Buna rağmen hala böyle bir şeyin etkisinde kalanlarınız varsa naçizane tavsiyem Matrix izleyin. Bir şeyciğiniz kalmaz. Haa yan etki gösterip başka bir sendroma kapılırlarsa ona bir şey diyemem 🙂