Bu yazıda sizleri çılgın yönetmen Leyla ile Mecnun ile tanıdığımız Onur Ünlü’nün dünyasına götürüyorum. Onur Ünlü’e ait olan ve sinematik yapısı itibari ile bir hayli farklı Sen Aydınlatırsın Gece ile tanışmanızı şiddetle öneririm. Onur Ünlü ’nün 2013 yapımı Sen Aydınlatırsın Gece ismi kadar güzel bir film. Neden derseniz absürt sinemayı seviyorsanız kesinlikle vakit kaybetmeden izlemelisiniz.
Neyse sizleri daha fazla bunaltmadan detaylara götüreyim o zaman…
Film siyah beyaz ve fantastik öğeler barındırıyor bünyesinde. Bence Türk sineması için en iyi fantastik örneği kendisi. Senaryo olarak her ne kadar naif saf bir aşk hikâyesini anlatsa da yer yer sert ve şiddetli sahneler de barındıyor yapım. Yapımda Leyla ile Mecnun filminde yer alan hırsız Yavuz yani Osman Sonant dışında herkesler var. Sanırım Osman Abi o sırada başka bir yapımın içerisindeydi o yüzden de muhtemelen bu nadide filmin içinde yer alamadı, onu görememek beni üzmedi desem yalan olur.
Filmi Neden İzleyelim?
Sen Aydınlatırsın Geceyi filmi her ne kadar Onur Ünlü eseri olsa da yapmış olduğu diğer yapımlardan farklı. Sahneler, karakterlerin en az tiyatro kadar hissederek oynaması sizi filme çekiyor. Sen Aydınlatırsın Geceyi de bir taşra olan Ege bölgesinin Akhisar beldesinde geçmesi de hikâyeyi tatlı kılan başka bir özellik. Akhisar beldesinde yaşayan Egeli insanının her biri farklı bir özel güce sahip. Filmde neler neler olmuyor ki; bir bakıyorsunuz boş bir sandalye oturulmak için görünmez biri tarafından çekiliyor, bir bakıyorsunuz biri duvardan geçiyor. Bence bu gibi özellikleri barındırması bakımından fantastik türünün nadide güzel örneklerinden bir tanesi kesinlikle. Tüm bunlar olur iken dramatik bir hikâye de seyirci ile buluşuyor.
Filmde birçok beğendiğim ve takdir ettiğim sahne bulunmakta ve her biri ayrı bir mesaj içeriyor aslında. Onur Ünlü’nün hayal gücüne, insanı işleyişine hayran kalıyorsunuz. Film genel anlamı ile her ne kadar bazı kitleler tarafından tam olarak anlaşılmamış olsa da bence çok kaliteli ve toplumsal mesaj veren, hayatlara dokunan bir yapım kesinlikle.
Basit Olmayan Dokunaklı Bir Hikâye
Hikâye olarak da basit bir kurgusu yok tam tersi düşündürücü ve dokunaklı. Esas karakter Cemal’in motorunu sürerken sık sık “Myreyte myreyte” şarkısı size eşlik ediyor. Filmde esas hikâye kahramanımız Cemal’in bileklerini kesmesi sonrasında bayılması ve hastane ile başlıyor. Doktorun söylemiş olduğu “İlaçlarını içiyorsun ve kafanı topluyorsun, bana güven tamam mı birlikte aşacağız” demesi doktoru sempatik kılıyor. Doktor filmde çok önemli bir karakter, doktorun filme girişi ile birlikte hikâyemiz yavaş yavaş başlıyor yani tam anlamı ile kilit nokta diyebiliriz.
Önerilen İçerik: Yüzünüzde Buruk Bir Gülümseme: Acı, Tatlı, Ekşi
Peki, bundan sonra ne oluyor dersiniz tabii ki tam anlamı ile filmi anlatmam mümkün değil ancak bazı önemli sahnelere değinmeden geçemeyeceğim. Benim ilgimi çeken diğer önemli bir sahne ise Demet Evgar’ın kamyonda giderken ayağa kalkıp ellerinin ritmi ile kamyonun arkasında yer alan motoru süren Cemal’i yönlendirmesi , Cemal’in Demet’in el hareketlerine göre motoru sürüyor oluşu. Sonrasında esas oğlan ve esas kızın naif hikesinin başlayışı… Filmde hoşuma giden bir diğer sahne ise uçma sahnesidir. Cemal’in Demet Evgar ‘ı evine kadar takip edip ‘’Gazoz içelim mi çay bahçesinde?’’ deyişi ve sonrasında seyircinin bu ikiliyi çay bahçesinde görüşü, doktorun vermiş olduğu ilaçları beraber içiyor oluşları. O ilaçların etkisi ile ikilinin havada uçuyor olması…
Cemal’in Demet’e tatlı bir ege şivesi ile uçma sahnesinde iken ‘’Beni seviyor musun ?” diye soruşu Demet’in ise “İstersen severim” demesi âşık olma eylemini bir uçmaya benzetmesi, ayakların yerden kesilme hissini uçma eylemi ile anlatmaktadır. Onur Ünlü farkını ortaya koymuş ve hem fantastik bir hava katmış hem de gerçekçi olan o âşık olma duygusunu tam anlamı ile seyirciye yaşatmış.
Naif Bir Aşk ile Sert ve Düşündürücü
Yazımın başında da dediğim gibi senaryo olarak naif bir aşk hikâyesi anlatılıyor ama yer yer filmin sert ve düşündürücü yanları da mevcut. Filmde kolye unsurunun Cemal karakterimiz tarafından dikkatinin çekilmesi aynı kolyenin iki kadında mevcut oluşu. Demet’in Cemal bahçede oturur iken “Hayırdır Cemal erkencisin’’ demesi ve sonrasında Cemal tarafında kayışların kopması Cemal’in Demet’ e şiddet uygulayışı… Yönlendirici Doktor karakterinin devreye girişi tam da hikâyenin bu bölümünde… Doktor ’un “Kadın dövülür mü oğlum, hayvan mısın sen” diye sorması ve sonrasında doktorun “Hapını içiyor musun?” diye sorması Cemal’e, Cemal’in ise gözlerinin o sırada yalnızda dönen pervanede takılı oluşu, filmi enteresan ve sürükleyici kılıyor diyebilirim.
Önerilen İçerik: Sibel: Özünü Bulma, Özgürce Var Olma Yolculuğu
Cemal’in evlendiği eşinin üç hafta sonra üç aylık hamile oluşu ve öğretmen ile konuşma sahneleri. En sevdiğim bir sahne de şudur: Cemal karakterinin öğretmen ile konuşur iken öğretmenin görünmez oluşu, sandalyenin biri tarafından çekilişi ve görünmez birinin o sandalyede oturuşu filmi fantastik kılıyor. Hoşuma giden bir diğer sahne de, Cemal ‘in karısından özür dilemek için kitaplara bakışı ve özür dilemek için bir William Shakespeare kitabını satın alıyor oluşu. Damla Sönmez ‘in ellerini şaplatması sonucu gözlerini kapa demesi ve sonrasında Cemal karakterini dudaklarından öpüşü filmin diğer güzel sahnelerinden bir tanesi diyebilirim
Leyla ile Mecnun Gibi…
Kitapçı Damla Sönmez’den satın aldığı kitapta yer alan şiiri karısı Demet’e okuyuşu karısı yukardayken bu sahne özellikle bana Leyla ile Mecnun dizisindeki Romeo&Juliet sahnesini hatırlattı. Tüm bu sahneler sizler ile buluşur iken yer yer Mehmet Erdem’in o güzel sesi ile söylemiş olduğu Gülmek için yaratılmış şarkısını duyuyorsunuz. Filmin vermek istediği mesaj ise aslında şu filmin en başında da geçtiği gibi “Bu hayatta herkesin bir derdi var. İnsanı insan yapan dertleridir.’’ Onur Ünlü aslında tüm eserlerinde olduğu gibi gene aynı mesajı veriyor bize. Zaten filmde İsmail abimizin de söylediği gibi “Her şeyleri bilmek aslında hiç bir şey bilmemektir” denilmektedir. Son olarak bu satırlarımı filmde geçen bir şiir ile sonlandırmak isterim.
Yarayla alay eder yaralanmamış olan
Bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden
Sen çok daha parlaksın çünkü
Sen tüm göklerdeki yıldızların ilki
Sen aydınlatırsın geceyi
Sonuç olarak Sen Aydınlatırsın Geceyi gerek şiir sahnesi ile gerekse sahne geçişlerinde arka fonlarda çalan müzikleri ile çok enteresan ve nadide bir yapım. Fantastik öğeler barındırması yönünden de Türkiye’deki en iyi fantastik türü diyebilirim. Bence daha fazla vakit kaybetmeyip oturup YouTube üzerinden filmi izlemeye başlayın derim.
Önerilen İçerik: Zeki Demirkubuz’dan Bir Dostoyevski Esintisi: Yeraltı