Sana gitme demeyeceğim
Üşüyorsan ceketimi al
Günün en güzel saatleri bunlar
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim
Gene de sen bilirsin
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim
Ama gitme Lavinia
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme Lavinia…
Özdemir Asaf
Sevenlerin ortak derdidir sevdiği tarafından terk edilmek. Ama çoğu zaman da bu durumu istemeye istemeye yaşamak zorunda kalırız. Sevmenin her zaman yaklaşmakla olmadığını bazen uzaktan, çok uzaktan sevmek gerektiğini öğretemedik onlara. Zor geliyor tabii onlara. Uzaktan sevmelere alışık değiller. Aşkı tenle temas olmadan yaşayamıyorlar. Masum değiller. Bunu umursamadan bir de sevenlerini kirletiyorlar…
”O olsa yeterdi bana” diyoruz ama resmen kaçarcasına uzaklaşıyorlar. Özgürlüklerine düşkün olduklarını söyleyip sadık kalamayacaklarını belirtiyorlar fakat bu seven kalpler bir türlü görmüyor, anlamıyor. Her fırsatta aşkı da bizi de küçümsüyorlar. Fakat biz yine de ”Olsun.” diyor her dediklerini görmezden geliyoruz. ”Böyle bir hayat nasıl yaşanır ki?” diye bir kez olsun kendimize sorsak onca olay onca kırgınlık yaşanmayacak aslında. Bunu biliyoruz ama aşıkken kaybetme korkusuyla aklımızı susturuyoruz, kullanmıyoruz adeta.
Onlara sevgi gösterdiğimiz halde her fırsatta bizleri küçümsemekten vazgeçmiyorlar. Onları asla terk etmeyeceğimizi biliyorlar. Buna eminler. Bizlerin tek suçu hak etmediği halde bu tip insanlara fazla sevgi göstermek. Yapmamız gereken şey düşünce yapımızı Namık Kemal’in, Akif bey adlı eserindeki Dilruba karakterinin, bir erkek olmazsa başka erkek olur veya bunu, bir kız olmazsa başka olur, türünde değiştirmek. Aslında çok doğru değil ama bir insana körü körüne bağlanıp onu ölürcesine sevip üstüne bir de o insan tarafından terk edilmektense bu yol çok daha mantıklı. Karşınızdaki sizi ne kadar seviyorsa siz de o kadar sevin ki acı çekmeyin…
Size hayal kurmayı öğretenin en büyük hayal kırıklığınız olduğu bir dünyadaysanız ne kadar iyimser bakabilirsiniz ki yaşamınıza. Hiç gitmeyecekmiş gibi hissettirip yok oluyor bir anda. Ne zannediyorlar ki kendilerini. Paramparça, yıkık ve hiç yaşayamadıkları hayatlarının acısını en çok sevenlerinden çıkarıyorlar.
Biz umursamıyoruz işte. Tüm bu yaptıkları acımasızlıkları, sevmeyişlerini.
Bir gün yok olma sebebimizin olacağını, gülen gözlerimizin kanlı yaşlarla dolacağını bilmeden onları her şeye rağmen kalbimizde yaşatıyoruz ve onlar ruhumuzu da yanlarına alıp gidiyorlar..