Şu günlerde en büyük beklentimiz, yaşamın normale dönmesi.
Ama zaten bizler yıllardır…
“Normalleşmenin” ülkemize uğramasını beklemekteyiz.
Şuan ki beklenen normalleşme gereksinimi, daha çok gündelik hayatın rutine dönmesi yönünde.
Ama, esas beklenen “normalleşme”…
Hem siyasal hayatta hem de toplumsal hayatta olmalı.
En azından yeni bir sayfa açmak babında, demokratik parlamenter rejime dönülebilinir. Demokratik rejim hem kurumlarıyla hem de kurallarıyla tahkim edilebilinir. Cumhuriyeti senelerdir neden eleştiriyorlardı liberaller? Daha az demokratik olduğundan…
Bugün de idare edildiğimiz siyasal sistem, daha mı demokratik? Her şeyden önce siyasal alanda bir normalleşme sağlanamaz ise, toplumsal alanda da bir ilerleme kaydedilemez. İlerleyen dönemler pek çok muğlaklıklara gebe. Bilinmeyen veya tahmin edilemeyenler, insanlarda hep endişeye ve kaygıya neden olmuştur.
İşte bu bağlamda, hukuk devletinin daha da güçlendirilmesi lâzım. Anayasal düzene herkesin tam bir disiplinle itaat etmesi, daha doğrusu tüm “vatandaşların”, anayasal düzeninin olmazsa olmazlarını içselleştirmesi elzemdir.
Yargı bağımsızlığının tesis edilmesi, hukukun güçlüden yana değil de, güçlü bir hukuk sisteminin inşa edilmesi yönünde bir iradenin oluşturulması, gelecekte yaşanabilecek değişim ve gelişim noktalarında daha güçlü bir Türkiye gerçeğini tüm insanlığa gösterebilecektir.
Bu bağlamda, temel insan hak ve özgürlüklerinin, bireylerin yaşamlarını daha “anlamlı kılacak” bir biçimde ve en önemlisi modern bir devlet olmanın gereği yurttaşlarına kendilerini “gerçekleştirebilecekleri” alanları arttırmaları, olması veya beklenen bir dönüşüm olacaktır.
Normalleşme, hepimizin umudu ve beklentisidir.