Türkiye insan yapısıyla duygusal, dost canlısı ve birbirine bağlı olarak nitelendirilir yıllardır. Nitekim de öyledir. Türk insanı merhameti ve mazluma yardıma koşmayı eksik etmez. Çoğu zaman akraba ilişkileri de iyidir Türk insanının . Ama bizim insanımız aile ve akraba sevgisini çoğu kez yanlış anlayabiliyor. Özellikler iş maddiyat ve çıkar boyutuna gelince kimse karşısında duramıyor Türk insanının. Peki Türk insanının bu iç ısıtan aile ilişkisi bürokrasi de ne kadar yer buluyor?Bürokrasi de bu ilişkiler ortaya çıkınca gerçekten etik oluyor mu? Konuşalım…
Nepotizm: Bir kimsenin devlet kadrolarına akraba (hatır-gönül) ilişkisi sebebiyle alınması. Nepotizmin bu tek cümleden oluşan tanımı günümüz Türkiye’sini de açıklıyor bence. En küçük dahi olsa bir makam elde edildiğinde, aileden baskı gelmeye başlıyor. Bizim çocuğu şuraya işe al, şuna şöyle referans ol. Baskılar sonuç veriyor olacak ki şuan devlet kadrolarında inanılmaz bir liyakatsizlik var. 20 yıldır bir iktidarın olması da buna sebep aslında. Parti adından bahsetmiyorum. Hangi parti olursa olsun 20 yıllık bir dönemde, bürokrasi kontrolünü kaybedecektir. Bu 20 yıllık dönemde devlet kademelerinde yozlaşma ve torpili legal olarak görülmeye başlıyor. Üstüne biz 20 yıldır buradayız kimse bize dokunamaz düşüncesiyle oluşan o kibir hali bu etik olmayan davranışların hiç utanmadan yapılmasına sebep oluyor. Yöneticilerin kendi irade istekleriyle nepotizme başvurması Türkiye’de çok olağan bir durum. İnsanlar akrabasını, yakını bizzat kurumlarla konuşarak işe aldırıyor. Bu alenen yapılan torpile biz zaten alıştık ülkecek. Birde yöneticilerin hiç tanımadıkları insanlara yaptıkları bir kayırma türü var. Bu işin daha acı verici ve nepotizmin daha farklı bir yanı. Sadece İktidar partisinin görüşünden olan bireyler kamu görevlisi olarak atanıyor. İktidar karşıtı olarak tek bir cümle söylemeniz sizin memur olamamanıza sebep oluyor. Bu iktidardan yola çıkarsak; muhafazakar söylemleri olan kimseler mülakatlar da çok daha avantajlı. Zaten bunun örneğini sözde dindar olan fetö üyeleri kamuya alınırken gördük. Sınav veya değerlendirme aşamalarında da ne kadar başarılı olduğunuzun bir önemi yok. İktidara aykırı veya marjinal görüşteyseniz kendinize başka bir iş bakmaya bir an önce başlayın.
Etik olmayan akraba ilişkileri kamuyu sarmışken, üstüne iktidarın görüşüne yakın olan kimselerin atanmasıyla daha da iğrenç bir hal alıyor bürokrasi. İnsanlar alınsın işe, torpil olsa ülkeye ne olacak? Diye söylenen bir güruh olabilir. Ama nepotizm sonucu kamuya alım ve yerleştirmelerin ülkeye gözle görülen büyük sorunları var. Ekonominin bu kadar vasat hale gelmesinin başlıca sebeplerinden biri ekonomi bakanlığı teşkilatının liyakatiyle oluşturulmamış olması. Keza eğitim bakanlığında da hatır-gönül ilişkisi ile alınan vasıfsız personeller, bu ülkenin yokuştan aşağı giden eğitim sistemine sebep. Eğer Cumhurbaşkanı diyorsa ki: Ben zaten ülkeyi yönetiyorum, alt kademe memurlarla ilgisi yok, o zaman daha acınası bir durumdayız. Tek bir kişi sebebiyle ile ülke bu hale geldiyse vah ki ne vah! En azından desinler ki biz liyakatsizlik ile adam alıyoruz, nepotizm bizim için hayat felsefesi. Ancak bu şekilde paçayı kurtarabilirler.
Sonuç olarak Nepotizm bir virüstür. Ülkeyi uçuruma götürecek, kaliteyi sıfırlayacak, hakları çiğneyecek, işsizliği arttıracak, refahı düşürecek ve en önemlisi ülkeye olan saygınlığı yitirecek bir virüstür. Akraba ilişkisini yanlış anlayan yöneticiler ve kendinden olmayanı adam saymayan başkanlar ile bu virüs daha uzun yıllar bizimle olacaktır. En çokta ağızlarından ^^ Din, namaz ^^ kavramları düşmeyenler bu virüsle haşır neşir oluyor ya acıyorum bu insanlara. Kalitesini kaybetmiş, özünü yitirmiş, saygınlığı kalmamış bir kamu oluşturdukları için de tüm yetkilileri kutluyorum…