Eminim içinizden bazıları bu teoriyi biliyordur. Ya da bilmeden bu teoriyi hayatınızda uyguluyorsunuzdur. Bilmeyenler veya bilenler için kendimce yorumlamak ve anlatmak istiyorum.
“Bir binanın bir camı kırıksa diğer camları kırmaya çekinmezler. Ve bunu suç olarak görmezler.” Bu cümle okunduğunda aklınızda bir şeyler belirse de örneklerle açıklayınca daha iyi anlayacaksınız.
Bir sınıfta herkesin bağırıp çağırdığı bir çocuk düşünün. Çocuğun hiçbir suçu yok ama etrafındaki kişilerin davranışlarını önleyemiyor. Birinin bağırmasıyla bir diğeri bağırmaktan kaçınmıyor. O bağırıyorsa ben de bağırabilirim diye düşünüyor. Ve kırık bir kalbi kırıp zaten kırılmıştı diyemeyiz. Kırık diye başka birisinin de kırması değil onarması gerekir. İlk başlatan kişiyi uyarmak yerine aynı hataya düşmek hoş bir davranış olmasa da çoğu insan için bu davranış hep aynıdır.
Başka bir örnekle otoparkta camının biri kırılmış bir araba düşünün. O arabanın başka bir camı kırılırsa bunu önemsemezler. Ama gidipte sağlam bir arabanın camını kıramazsın. Buna hakkın yok diye düşünürsün. Amma velakin diğerinde ise hakkın olduğuna kendini inandırmışsındır. Saçma geldiğinin farkındayım ama saçma diye gerçeği inkar edemeyiz.
Ben genelde kırık cam teorisini kalple bütünleştiriyorum. Bunu farklı bir insan için değil kenim için düşünüyorum. Kalbini kıran birisini engelleyemediğinde bir diğerinin de kırmasına sesini çıkarmıyorsun. İster alışkanlık de ister bunlardan farklı binlerce şey. Üzgün olduğumuzda da aynı şey geçerlidir. Üzgünsün diye bir başkasının seni üzmesine izin verme! Hayat felsefesi yap bunu. “Kimsenin seni kırmasına izin verme.”
Yazının uzadığının farkındayım ama ortaokulda bir öğretmenimin aklımdan çıkmadığı bir sözü sizinle paylaşmak istiyorum. “Kalp kırmak Kabe’yi yıkmaktan daha günahtır. Çünkü Kabe’yi Hz. İbrahim (a.s) inşa etmiştir. Kalplerimizi ise Allah yaratmıştır.”
Propaganda Dehası Joseph Goebbels’in Ortaya Attığı “Büyük Yalan Teorisi” Nedir?