Kimsin sen?
İçinde ki bu boşluk kim? Bir türlü kendini kabul edemeyişinin sebebi ne? Bu, kendinle ettiğin kaçıncı kavga? Kaçıncı sayfa bu yazdığın? Kaç sayfa daha yazsan bitecek sanıyorsun bu yüzleşme?
Üzgünüm, bitmeyecek.
Savaşlar, kavgalar, kabullenme çabası, hayata her seferinde daha çok tutunmaya çalışman ve hayatın seni yüzüstü yere savurması bitmeyecek. Sen bundan ibaretsin çünkü. Girdiğin savaşlar bugüne getirdi seni. Her defasında yerle bir olunca büyümedin mi sen? Her defasında tutunmaktan kanayan ellerin daha güçlü sarılmadı mı hayata?
Sen seçmedin mi bunların hepsini? Daha güçlü olmak değil miydi hayalin? Daha sıkı sarılmak? Yenilmemek için ne kadar çirkinleştiğinin ne anlamı vardı? Savaşta her şey serbest değil miydi?
En önemlisi yenilmemek değildi. Yenilmemek uğruna yaptıkların, cesaretli olmak değildi. Yenilen tarafı bilmeyişinin korkaklığıydı. O tarafın savaşları sana tanıdık değildi.
E kim oldun şimdi?
Neler yaptın kaybetmemek uğruna? Değdi mi?
Kazandığın onca savaş, kendini kaybetmene değdi mi?
Şimdi, o hiç olmak istemediğin hayatın başrolü olmak nasıl? Dışardan bakıldığında kazananı olduğun hayatın, içinde ki çocuğa verebilecek bir cevabı var mı?
O çocuğu, hayatın seni yüzüstü bıraktığı gibi bırakmak nasıl?
Ben anlatayım. O çocuk, yorgun, anlamsız, huysuz ve mutsuz. O çocuk sadece anlaşılmak istedi. O çocuk sadece kafasını koyabilecek bir omuz ararken, anlaşılmadı. Şimdi, kaç savaş kazandığın, kaç kere ayağa daha güçlü kalktığın ne kadar önemli cidden. Kim olduğun ya da olmaya çalıştığın ne kadar önemli ki kendini unuttuktan sonra. Aynaya baktığında tanımadığın bir surat görmek ne kadar keyifli?
Siz, siz olun heveslere, egolara ve ” dünyevi” kaygılara kendinizi, kendinizin kim olduğunu unutacak kadar kapılmayın.
Çünkü geri dönmek isteyeceğiniz zaman, o çocuk sizi “Sen Kimsin?” diye karşılar.
Ben de kim olduğumu bilmiyorum..