İnsan ömrünü her zaman mevsimlere benzetmişimdir. Bahar yanlızca tabiat, çiçek, böcek ve yeni yeşeren ağaçlar için kullanılmaz. Bir deyim vardır “Daha hayatının baharında.” diye. Daha çok genç olan kimseler için kullanılan bir sözdür bu. Ama bu baharın birde sonu vardır. İnsan ömrünün geçici olduğu gibi mevsimlerde biter.
Daha yeni doğmuş bir bebek koca bir ağacın henüz yeni oluşan çiçekleri gibidir. Henüz yeni, taze, temiz… Hayata karşı hiçbir tecrübesi olmayan bir çiçek. O saf çiçek büyüyecek ve olgunlaşacak belki de bir meyve olacak. Ama bu yolda onu destekleyen, besleyen ve güç veren bağlı olduğu ağacıda unutmamak gerekir. Eğer ağaç yeterince güçlüyse çiçeğini besleyecek, onu büyütecektir. Sağlıklı bir meyve yetiştirmenin en önemli gerekeni sabırdır. Her gün usanmadan bıkmadan beslemeli. Ancak yeterince güçlü olmayan ağaçlar çiçeklerini erken döker ve belki de ileride koca bir ağaç olacak bir hayatın yükünü omuzlarından atarlar.
Yeni çiçek annesinden beslenerek büyür ve gençlik dönemine kadar gelir. Hayatın asıl şimdi başladığını anlamaya başladığı dönemdir bu. Anne çiçeklerini dökmüştür ve çiçek artık bir çiçek değil, küçük bir meyvedir.
Annenin artık daha çok çalışması ve özenli olması gerekir. O meyvenin ileride bir insanın karnını doyuracağının ya da yepyeni bir ağaç olacağının bilincindedir. Meyvenin daha iri daha güçlü olması için onu beslemeye devam eder. Burada meyveler arası bir yarıştır başlar. “En iri ben olacağım, beni yiyen kişi tadıma doyamayacak, en güzel ben olacağım.”, “İleride bir ağaç olacağım zaman hepinizden daha uzun, daha güçlü olacağım.” Tatlı bir yarıştır bu.
Güneş artık daha çok parlar, kuşlar yuvalarında duramaz… Her yer şenlenir ve hayat daha hızlı akar bu dönemde. Kimi zaman çok bunalsakta bu geçicidir. Gençken yani ergenken de bu olur zaten değil mi? Enerjiksinizdir, yerinizde duramazsınız. Bu zamanların kıymetini bilmezsiniz. Büyüklerimiz çok demiştir “Gençliğinin kıymetini bil. Ah, keşke yine genç olsam.” diye. Kıymetini bilmeden geçirilen bir gençlik ileride çok pişmanlık yaratır. Hayatın en önemli, en güzel yıllarını geçirdiğin dönemdir bu. Ama bu dönemin, ya da mevsiminde bir sonu var.
Gençlikten yetişkinliğe ilk adımlar, yaz sonu sonbahar başlangıcı. Artık eskisi kadar özgür değilsin. Belki bir işin ve ailen var. Onlara bakabilmek için yaşıyorsun belki de. Sürekli bir koşuşturma bir telaş… Tabii ki yorulacaksın. Tıpkı ağaçlar gibi. Yazın yorgunluğu ile bitkin düşen ağaçlar artık yapraklarını dâhi taşıyamayacak noktaya gelir. Bütün yapraklarını teker teker dökmeye başlar. Küçük meyvesini başarıyla büyütmenin sevincini yaşıyor. Ama yorgun… Bütün bu yazdıklarım yüzünden yanlış bir algı oluşmasın. Sonbahar çok güzel bir dönemdir. Artık insan aklını daha mantıklı kullanabilir. Büyümüş ve olgunlaşmışır. Sorumluluk bilinci gelişmiştir. Hem zaten dökülen yaprakların yerine tekrar başka yapraklar çıkacak, yeni bir hayat başlayacaktır. Çoğu şeyin bilincinde olup yaşamak, hayata daha iyi ve güzel bir çerçeveden bakmaktır.
Bu döneminde kıymetini bilmeliyiz çünkü artık kış gelince bu yapabildiklerimizin çoğunu yapamayacak kadar yorgun olacağız. Küçük iken oynadığımız kar bu kez saçlarımıza yağacak. Vücut artık yorgunluktan zar zor hareket edebilecek durumdadır ve yapabildiği tek şey pişmanlık duymaktır. “Keşke yine genç olsam.” Değerini bilmediği yılların pişmanlığı bütün vücudunu kaplar. Bu yorgunluğu atabilecek tek şey ailedir. Belki çocukları olmuştur. Hatta çoçuklarının çocukları. Artık ömrünün geri kalanını onlar için yaşayacaktır.
Mevsimler ve insanlar arasındaki tek fark, mevsimler tekrarlanacak ama insan bir kere yaşar. Hayatın değerini bilmek gerek. Geçmişi düşünmek yerine şu andan zevk almaya çalışmalı. Yoksa hayattan umudunu kesmiş yaşlı insanlardan hiçbir farkımız kalmayacak.
Kışın sonuna doğru bitmek üzere olan ağacımız tekrardan baharın ufak esintileriyle kendine geliyor. Yeni çiçekler, yeni yıl, yeni milyonlarca hayat ve eriyen karların arasından küçük filizlerini uzatan küçük bir ağaç…