Kalecilik

Kaleciliğin felsefesi:

Çocukluğumdan beri futbol maçlarında hep kaleciydim. Hâlâ kaleciyim. Bir oyunda neden biri kalecilik mevkisini seçer ki? Kaleciliği ben mi seçtim yoksa seçmek zorunda mı kaldım? Ya da takım içerisinde bana layık görülen tek yer orası mıydı?

Öncelikle kaleci, bir takımın üyesidir. Hakem veya seyirci değildir. Oyundadır. Oynar. 

Kaleci, seyirci olmayı reddetmiş, oyunda olmayı tercih eden biridir. Hayattaki pozisyonu da budur. Asla oturup sadece izlemez. Döngünün içerisindedir. Kopuk değildir. Sadece seyreden biri değildir. Müdahildir. Ama müdahil olmasına rağmen en az hareket kendisine bahşedilmiştir. 

Kaleci, hakem olmayı da reddetmiş biridir. Hakem olmak ciddi bir meseledir. Adalet duygusunun gelişmiş olmasını gerektirir. Hayat içerisinde taraf olmaktan ziyade, tarafları barış içerisinde oynatmayı hedeflemiş kişiliktir. Hakem de Müdahildir ancak sui generis bir müdahildir.

Kaleci, oyun içerisindedir dedik. Kalecinin bir takımı vardır. Kaleci asla ortacı değildir. Bu hayatta bir çizgisi vardır, bir grubu vardır, bir fikri vardır. Seveni vardır, sevmeyeni vardır. Hareket halindedir. İddialıdır. Hareket halinde olması, iddialı oluşu ve bir tarafının olması onu yargılanmaya haiz hale getirir. 

Kaleci, hem takım hem oyun içerisindeki en yalnız oyuncudur. Hayatta da genelde yalnız olur. Tek başınadır. 

Kalecinin yükü ağırdır. Takımın en önemli mevkilerinden biri kendisine emanet edilmiştir. Bilincin yükü ağırdır, çoğu zaman bilinçlenen tek kişi kaleci kişiliğidir. Zira diğer oyuncular oynamaktan hakikatle yüzleşmeye vakit bulamazlar. 

Kaleci bir takımın savunma hattında yer almaktadır. Kaleci asla saldırmayan ve sadece meşru savunma yapan tek mevkidir. Kaleci sadece rakibin saldırısında öne çıkar ve görevini icra eder. Kalecinin sahnedeki görevi saldırının başlaması ile başlar ve bitişi ile sona erer. Kaleci kişiliği hayatın hiçbir alanında saldırgan bir kişilik değildir, sadece meşru savunma yapmakla yetinir. 

Takım iyi bir takım ise kaleci unutulmuş kişidir. Zira savunma yapmayacak ve öne çıkmayacaktır. Seyircinin gözü sadece oyuncuların üzerinde olacaktır. Seyirci kaleciyi bu süreçte unutmaya meyillidir. Yani daha çok acılar zamanı ortaya çıkan bir mevki ve görevdir. Mutluluk zamanı kimse kaleciyi hatırlamamakta, umursamamaktadır. 

Başarılı bir kaleci çok iyi sezgilere sahip olmalıdır ayrıca kişilik çözümlemesinde usta olmalıdır. Tüm rakiplerinin kişiliğini iyi çözümlemeli, hareket tarzlarına hakim olmalı, saldırı türlerini çok kısa süre içerisinde çözümlemelidir. Yoksa kendisine emanet edilen kalesinde golü görür ve takımını zor durumda bırakır. 

Kalecilik, takım içerisinde en yüksek sorumluluk gerektiren mevkidir. Zira kale gol gördüğünde mazeret kabul edilmemekte ve geri dönüşü olmamaktadır. Kalecinin yapacağı en ufak hatanın telafisi yoktur, zira yalnızdır, kendisine yardıma gelecek kimse yoktur. Kaleci kişiliğin sorumluluğu diğer oyuncuların sorumluluğuna nazaran yüksektir. Artı zamana sahip olması bu sorumluluğun kaynağıdır. 

Kaleci takımın en gerisinde olan kişidir. Bütün sahaya hakim olan tek kişidir. Bütün sahne gözlerinin önündedir. Herkesi tanıyan tek kişi kalecidir. Çoğu zaman kaleci kişiliği oyuncuların çoğunun göremediği şeyleri görmektedir. Oyuncular oyunla kendilerini kaybetmişken kaleci oyunu izleyerek, tanıyarak kendisine gelmektedir. 

Kaleci en çok boş vakit yakalayan tek kişidir. Diğer takım üyelerinin ise hep bir uğraşısı vardır. Artı zamana en çok sahip olan kişidir. Bilincini bu artı zamana borçludur. 

Kaleci mevkisini terk edemeyen tek kişidir. Zira sorumluluğu yüksektir ve terk halinde sonuçların geri dönüşü olmayacaktır.

Kalecilik genelde hep vasat kişiliklerin mevkisi olmuştur. Genelde takımın en işe yaramayan üyesi kaleci yapılır. Ama Nietzsche der ki “döndürünce sürüyü ters yöne, geçmez mi topal koyun en öne.” belki de sürünün yönünde bir problem vardır:)

Kalecilik çoğu kimse tarafından istenmeyen tek mevkidir. Zira bilincin yükü ağırdır ve herkes sırtlamak istemez ayrıca sahnede çoğu zaman en az suflesi olan oyuncudur. Bu da ön plana çıkmak isteyen kişilikler için cehennem bir mevki olduğunu gösterir. Bu mevkide pazara yer yoktur. 

Kendisine en çok saldırı yapılan mevki kaleciliktir, buna rağmen hiç saldırmayan tek mevki kalecidir. 

Mehmet Duygulu
Subscribe
Bildir
2 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Akıl ve zeka üzerine sohbet
Sonraki
Eski Parçalar #1

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.