“Suç” ve “suçlu” kavramlarının; günlük hayatta, haberlerde, sosyal medyada her an karşılaşabileceğimiz gözümüze tanıdık gelen kavramlar olduğu söylenebilir. Ortada bir suç varsa suçlu da vardır. Her sabah haberlerde kendimize sorduğumuz ve içimizi kemiren bir soru bu: İnsan neden suç işler? Hırsların yolunda her şey mübah mıdır onlara? Oysa bu soruları kimse trafik ihlali yaparken, vergi kaçırırken sormaz kendine. Yani suç bireyin kendi ahlak çerçevesinde değer alan bir olgudur. Peki, suçluyu suça sürükleyen sebepler nelerdir? Psikoloji bu döngünün neresinde yer almaktadır? Aklımızdaki bu sorulara cevap ararken önce suçun ne olduğunu anlamakla başlayalım.
Suç genel bir tanımı yapılması zor bir kavramdır. Zamana ve mekana göre farklılıklar gösterir, dinamiktir. Başka bir deyişle insan doğal olarak davranır, biz bu davranışları suç olarak nitelendiririz. Bazı ülkelerde eşcinsellik doğal karşılanırken bazı ülkelerde suç olarak kabul edilmesi buna örnek gösterilebilir.
Türk Dil Kurumu suç sözcüğünü ‘‘törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış’’ olarak tanımlar (TDK, 2019). Göreceli şekilde zamana, mekâna farklı ahlak kurallarına göre de değişebilen suça, sosyal toplumun olduğu her alanda rastlamak mümkündür.
Suç, insanlığın ilk zamanlarından itibaren var olan bir kavramdır. Evrenseldir ve geçmişten beri sebepleri üzerine düşünülmektedir. Bireyleri suça sürükleyen psikolojik, biyolojik ve sosyal nedenler üzerine birçok araştırma yapılmış ve çeşitli teoriler öne sürülmüştür.
Biyolojik yaklaşım suçu evrimsel olarak ele almıştır. Biyolojik faktörleri inceleyen araştırmacılar suçluyu fiziksel özelliklerine göre incelemiş, bunları bağdaştıran sonuçlara varmıştır. Bu yaklaşımı savunanlar suç işleyen bireylerin fiziksel özelliklerinin farklı olduğu, evrim sürecinde bu bireylerin geride kaldığı, suç işleme eğiliminin kalıtsal olarak aktarıldığı vb. farklı görüşler belirtmişlerdir. Örneğin Lombroso’nun askeri doktor olarak çalıştığı dönemde cezaevlerinde yaptığı araştırmalar, kafatası ölçümleri ve deneyler sonucunda ortaya koyduğu iddialar arasında şunlar yer almaktadır; hırsızlar genel olarak çok hareketli yüz yapısına ve ellere, huzursuz ve genelde şaşı gözlere, birbiri ile birleşmiş kaslara, eğri burunlara sahiptir. Cinsel suç işleyenlerin daima parlayan gözleri, ince bir yüz ve iri dudakları vardır. Tipik katillerin ise; sabit, buz gibi, dik bakışları ara sıra kanlanan gözleri, büyük burunları, kulaklarının uzun dudaklarının ise ince ve köpek dişleri iridir (Demirbas, 2005, s. 60).
Psikolojik yaklaşım suçu patoloji ile ilişkilendirmektedir. Bireylerin suç işleme sebeplerinin patolojik yapılanmalarındaki anormalliklerle ilişkisine değinmektedir (Bayraktar ve Akgün, 2014). Psikolojik suç kuramları dört ana başlık altında ele alınabilmektedir. Bunlardan ilki olan psikanalitik yaklaşım; Freud’un id, ego ve süperego kavramlarına dayanmaktadır. Bu yaklaşım suçu idin istekleri ve içgüdüler ile ilişkilendirmektedir. Günümüz psikanalitik yaklaşım suçu iki şekilde ele alır: suçlunun yaşam şekli ve toplumsal toplumsal yapılar. Cinsellik ve saldırganlık güdülerinin kontrol altında tutulamaması suç işleme davranışını ortaya çıkarır.
Zeka ve suç kuramı, suç işleyen bireylerin suç işlemeyen bireylere kıyasla daha düşük zeka seviyelerine sahip olduğunu savunmaktadır. Bir başka kuram olan “Genel kişilik özellikleri ve suç”, suçlu bireylerin bazı belirli kişilik özelliklerine sahip olduğunu savunmaktadır. Suçluluk duymama, hazzı ertelemeyi istememe, vefasızlık ve negatif duygusallık bu özelliklere örnek gösterilebilir. Ahlaki gelişim ve suç yaklaşımı ise ahlaki gelişimin tamamlanmamış olmasının suçlu bireylerle ilişkili olduğunu belirten psikolojik yaklaşımdır.
Sosyolojik yaklaşım suçu bireyin çevresi ile ilişkilendirmektedir. Sosyolojik açıdan incelendiğinde suç, sosyal ortamın bir ürünüdür, başka bir deyişle hasta olan toplumdur (İçli, 2004,s. 77). Üç ayrı teori bulunmaktadır. Bunlardan ilki olan “Sosyal yapı teorileri”, toplum düzeni ve suç arasındaki ilişkiye dikkat çekerek bireylerin yaş, cinsiyet, ırk, sosyoekonomik statü gibi özellikleri ile gerçekleştirilen suç arasında bağlantı olduğunu belirtir (Bayraktar ve Akgül, 2014). İkinci teori, “Sosyal süreç teorileri” olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu teori, toplumun bireylerin eylemlerine verdiği tepkiler, sosyal davranış vb. durumlar üzerinde durmaktadır. Son teori olan “Sosyal çatışma teorileri” ise, bireylerin içine doğdukları kültürün davranışlarını öğrenerek buna göre hareket ettiklerini belirtmektedir.
Psikologlar suç davranışını ele alırken bireyin bazı temel davranışlarına odaklanmaktadır. İçli’ye göre psikologlar suçun bireysel görünümleri konusunda aynı fikirde değillerdir. Bazı psikologlar anti sosyal davranışa psikoanalitik perspektif yaklaşımını kullanmaktadır ve odak noktaları ilk çocukluk deneyimlerinin kişilik üzerinde bıraktığı etkidir. Davranışçılar ise sosyal öğrenme ve davranışın etiketlenmesinin suçlulukta önemli rol oynadıklarını savunurlar. Psikobiyologlar ise biyolojik süreç ile suçluluk arasında bulunan ilişki ile ilgilenmektedirler (İçli, 2004, s. 57).
Suç önlenebilir mi?
Suçu önlemeye yönelik birçok yaklaşım vardır. Bunlar suç işleme fırsatını azaltmak, toplumdaki mevcut düzenin değişimiyle bireyin de davranışlarını değiştirmek, suça ilişkin motivasyonel faktörleri azaltmak, bireylerdeki kriminal davranışın gelişiminin engellenmesi, erken müdahalesine yöneliktir. Bunlar toplumlarda suç oranını azaltmaya yardımcı olur.
Devreye burada kriminal psikoloji giriyor. Nedir bu kriminal psikoloji?
Kriminal psikoloji, kriminoloji (suç, suç davranışı ve suça verilen tepkilerin incelenmesi) ve psikoloji (zihinsel süreçler ve davranış bilimi) tanımlarından yola çıkılarak “suçun nedenlerine ilişkin anlayışımızı ilerletmek için psikolojinin bir bilim olarak kullanılması” şeklinde tanımlanmaktadır (Durrant, 2018).
Kriminal psikoloji, suçun nedenlerini araştıran (Durrant, 2018) ve bu araştırmayı yaparken hukuk, antropoloji, tıp, sosyoloji, psikoloji ve felsefe disiplinlerinin ortaklaşa çalışmasından faydalanan bilimsel bir platformdur (Öztürk, 2020). Adli sistem içinde çalışan kriminal psikologlar suç analizi, suçlu profilleme, ifade alma ve aldatma tespiti, bilirkişilik ve suç işleyen kişilerin değerlendirilmesi ve rehabilitasyonu alanlarında (Bull vd., 2009) suçun nedenlerine ilişkin elde ettiği bilgileri kullanmakta ve bu alanlarda çalışma yaparken özellikle klinik psikolojinin uygulama ve yöntemlerinden yararlanmaktadırlar (Öztürk, 2020).
Suç psikolojisi suça süreklenen kişinin suçu işlemeden önceki suçu işlerken ve suçu işledikten sonraki tepkileri ile ilgilenir. İçebakış yöntemi ile tespit edilmeye çalışılan bu tepkilerin suçlu psikolojisi adı altında toplanamayacak kadar bireye özgü nitelikler taşıdığı bilinmektedir. Suç psikolojisinde asıl amaç kişiyi suça götüren şeyin ne olduğunu bulmaktır. Bu sayede potansiyel suçluları önceden belirleyebilmek ve önlem alabilmek hedeflenmektedir. Bu kapsamda kriminal psikologlar yeniden suç işleme olasılıklarını azaltmak için suç işleyen bireylerle birlikte çalışmakta veya bu kişilerin psikolojik ihtiyaçlarını ele alan daha klinik bir rol üstlenmektedirler
Hans Eysencek’in de içinde bulunduğu ilk suç psikolojisi araştırmacısı psikologlar suçlu bireylerin zeka düzeylerinin normal bireylerden daha düşük olduğu teorisini öne sürmüşler. Bireysel özelliklerle birlikte çevrenin de kişinin suçlu olmasında/suç işlemesinde yadsınamaz bir etkisi olduğu anlaşılmıştır. Ebeveynlerin psikopatolojileri ve geçmiş suç yönelimleri, bölünmüş aile, cinsiyet, ekonomik durum, kişisel özellikler, bireyin sosyal çevresi, doğum sırası, ebeveyn tutumu gibi durumların çocuğun suça sürüklenmesinde etkili olduğu saptanmıştır (Andrew, 1981).
Duygusal anlamda yakınlığın bulunmadığı veya nispeten daha az olduğu ya da aile içi etkileşimin yeterli olmadığı durumlarda suç davranışı daha sık görülür (Korkmaz ve Erden, 2010).
Suça yönelme durumda cinsiyetin de değişken bir faktör olacağı düşünülmektedir. Özellikle baba figürünü rol model alan erkek çocuklar için ailede babanın yokluğu suça süreklenmede artışa neden olmuştur (Comanor ve Phillips, 2002).
Gültekin Akduman, Akduman ve Cantürk (2007) Ankara’da yaptıkları araştırmada Ankara Adliyesi’ne getirilen suça sürüklenen çocukların büyük çoğunluğunun göç eden çocuklar olduğu ve ekonomik sıkıntı çektikleri saptanmıştır.
Bu konu ilginizi çektiyse size dizi önerilerimiz var.
Mindhunter
1979 yılında geçen bu dizide iki FBI ajanı ‘’suçluları anlamak’’ amacıyla bir psikoloğun da yardımıyla profil çıkarma adına yeni yollara başvururlar.
Criminal Minds
FBI’ın Davranış Analiz Birimindeki bir grup ajan suçluların psikolojik profillerini çıkararak bir sonraki hamlelerinden önce onları yakalamaya çalışır.
Andrew, J. M. (1981). Delinquency: Correlating variables. Journal of Clinical Child & Adolescent Psychology, 10(2), 136-140.
Ayhan, H. (2021, Eylül). Kriminal psikoloji ve temel çalışma alanları. Poster sunumu, III. Uluslararası TURAZ Akademi Adli Bilimler, Adli Tıp ve Patoloji Kongresi.
Bayraktar, S. ve Akgül, C. (2014). Adli psikoloji: Suç korkusu. Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 4(2), 11-34.
Burkay, S. (2008). Teorik çerçevede suç. ETHOS: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar, 2(4), 1-15
Comanor, W. S. ve Phillips, L. (2002). The impact of income and family structure on delinquency. Journal of Applied Economics, 5(2), 209-232.
Gültekin Akduman, G., Akduman, B. ve Cantürk, G. (2007). Ergen suçluluğunda bazı kişisel ve ailesel özelliklerin incelenmesi. Türk Pediatri Arşivi, 42, 156-161.
Korkmaz, N. M. ve Erden, G. (2010). Çocukları suç davranışını yönelten olası risk faktörleri. Türk Psikoloji Yazıları, 13(25), 76-87.
Türk Dil Kurumu. (2019). suç ne demek TDK Sözlük Anlamı