Yeryüzünde insanlar gövdeleri ya da yaşadıkları kadar var olmazlar, hissettikleri kadar var olurlar. Tamamen kazancımız hissiyatımızdan geçiyor.
Birçok insan; ayrılığı-kavuşmayı, gurbetti-sılayı, hüzünleri-sevinçleri, ölümleri-yeniden doğmaları, savaşları- barışları yaşıyor, bu kadar hengâmenin içinden sadece hissedenler var olabilir, insanlığın hakikatini gözler önüne seriyorlar.
Yeni bir güne uyanmanın hakikatini seherin karanlığına şahit olanlar erebiliyor. Bir sofranın birleşmek-kavuşmak olduğunu bilenler, “nimet” in şükrünü hissedebiliyor. Dost kıymetini ancak hemhâl olanlar biliyor. Gurbettin her tonunu görenler, gerçek “sıla”nın hakikatine eriyor…
İnsan bu dünyada hisleri kadardır. Başka bir tabir-i ile hissedebilen bir kalpte ne çok “var oluş” vardır.