Dünya insanı olmak için illa yurtdışına gitmeye gerek yok.Bazı filmler vardır bakış açınızı değiştirir. Hadi beş tanesini inceleyelim.
Uyanışlar (Awakenings)
Bazı filmler vardır.Sadece izlersiniz ama bazı filmler vardır.Karakterler ile yaşarsınız.Bu konuda İran sineması tam karşılığıdır bu tanımın.Bu filmde de aynı samimiyeti bulabilirsiniz.Hollywood’un bu alandaki eksikliği yüzünden bu filmler oldukça ön plana çıkmakta.Gelelim konumuza ;
Küçük yaşlarda olan Leonard’ın vücudu 10 yıla kadar sorunlar yaşar ve bu on yılın sonunda kitlenir.Annesi tarafından hastanede bakılmaya başlanır.Dr Malcolm Sayer ise bu konuda uzman bir doktordur.Leonard ve onun gibi hasta olanlara çare bulmak için çalışmalara başlar.Doktor hastaları iyileştirdiğinde ise zeka yaşlarının çocuklukta kaldığını farkeder.Burda ana konu aslında hastalığı iyileştirmek değil.Doktorun hastaları ile olan bağı bizi apayrı dünyalara götürüyor.
Seven Years in Tibet / Tibet’te Yedi Yıl (1997)
Karakterimiz Heinrich Harrer. Eşiyle sorunları olduğu için tekrar dağcılığa başlama hevesiyle Himalayalara doğru yola çıkar. Yaşadığı yer o zamanın Hitler Almanyasıdır. Belki de karakterimiz bu yönetimden de şikayetçidir. Gitme sebeplerinde biri de bu olabilir.Himalayalara tırmanırken bir şekilde askeri bir birliğe esir düşer.Kaçma denemelerinden sonra bir şekilde oradan kurtulur ve özerk bölge olan Lhassa’ya sığınır.Burada başkasının reankarnesi olan ilginç bir çocuk Dalai Lama ile yolu kesişir.Ondan öğrendiği Budizm felsefesi ile hayatı tekrar şekillenecektir.
Beyaz Kaplan / The White Tiger
Kendinizi başarısız mı hissediyorsunuz? Bu film tam size göre.Karakterimiz Balram oldukça yoksul bir ailede büyümüştür.Ailesi gibi kendisini başkalarına hizmet etmek için adamıştır.Hindistandaki kast sistemi böyle bir kölelik sistemini doğurduğu için Balram’da da bu köle zihniyeti vardır.Hayali zengin bir aileye hizmet etmektir.Bunun için tüm aşağılamalara katlanır.Ta ki üzerine suç atılıncaya kadar.Balram’ın dönüm noktası ve beyaz kaplan olma süreci işte tam da burada başlar.
Mekanik/Mokalik
Bu film oldukça benim dikkatimi çeken bir filmdi çünkü bakış açısı oldukça enteresan. Okuma gibi bir hevesi olmayan varlıklı bir çocuğun oto sanayiye verilmesi ile başlayan bu film aslında olumsuz gibi gelmekte kulağımıza.Hepimiz bu çocuğun dayanamayıp tekrar babasına “Söz veriyorum , derslerimi çalışacağım ne olur beni buraya tekrar gönderme.” demesini hayal ediyoruzdur.Aslında hiç de böyle bir konusu yok.Büyük bir hevesle burada çalışan karakterimizin hayallerini aslında burada yaşadıkları şekillendirecek.Marshall
Mahkeme salonu ve adalet konulu filmleri sevenlere muazzam bir film önerisi. Bu biyografi filminde Marshall adlı avukatımız dönemin ırkçılık sorunlarından da ,derisinin rengi sebebiyle nasibini alıyor. Irkçılığın yoğun olduğu bu dönemlerde faili meçhul cinayetlerin sonuçlanması için yoldan geçen bir siyahinin tutuklanma durumları oldukça sık yaşanılıyor ve avukatımız bu masum insanlara yardım etmek için canla başla çalışıyor. Bu davalardan birinde ise yaşadığı bir sorun var. Müvekkilini konuşmadan savunmak. Bu yüzden Marshall’a atanan danışmana tüm bildiklerini öğretip onun savunmasını sağlayarak ,müvekkilinin suçsuz bulunması için elinden geleni yapmaya çalışacak.