Türkiyede ki eğitim sistemininde işleyişin ne kadar uzun ve sancılı olduğunu hepimiz biliyoruz.
Yarım yamalak bir disiplinle, her yıl aynı dersleri farklı kelimelerle ve ders kitaplarıyla bir sürü halinde birbirine benzetilmeye çalışılan çocukların önüne koyuyoruz.
Bu durum, aman böyle gelmiş böyle gider durumu değil, aslında düzeltilemeyecek bir durum da değil. Ortada bir sistem var ve bu sistem yıllardır böyle ilerliyorsa bunun uygulayıcılarına bir getirisi olmalı. Böyle düşündüğümüzde bu olayın aslında çok basit bir fren mekanizması olduğunu görmek mümkün.
İzlenilen nüfusta artış politikasın sebep olduğu insan kalabalığı ve bir türlü çözülemeyen işsizlik sorununu göz önünde bulundurursak, bir insanı eğitime olabildiğince geç başlatmak, ilk ve orta öğretime on iki yıl hapsetmek günü kurtarmak için biçilmiş bir kaftan haline geliyor.
Tabi bu durum aynı zamanda sürekli çoğalan işsiz, huzursuz ve memnuniyetsiz bi güruh oluşturuyor.
Bu kartopu etkisi, ilerleyen zamanda önüne geçilemeyecek bir hal aldığında daha büyük toplumsal sorunların baş göstermesi mümkün.
Halkın bu ve bunun gibi bir sürü sorunu görmemesi, sürekli içinde bulundukları yaşam mücadelesi yüzünden çok doğal karşılanabilir.
Bu noktada önemli olan halkı bilinçlendirmek ile görevli olanların ne yaptığı. Taraflı yayınlarla ve sürekli kısa gündem patlatma haberler ile insanları kutuplaştıran televizyon kanalları ve gazeteler,
İnsanları yarınsızlaştırıyorlar.