KİM BU DELİ?
Bir vardı birde yoktu. İşte o birinin yokluğu beni bu hale koydu. Bir şeyleri hep eksik yaşadım galiba. Çevremde bir sürü insan varken birileri hep eksikti. Tâki ne zamana kadar onuda bilmiyordum. Zamanda eksikti bende. Oltamı dünya denen hengamenin ortasına atmama rağmen bir türlü tutamıyordum zamanı. Bir yanlış mı yapıyordum acaba? Hayır! dünya bana yanlış yapıyordu. Hep kandırıyordu beni. Yarın güzel olacak deyip uyutuyordu beni yalanlarıyla. Bir sabah kalktığımda kendimi ejderha olarak görmek istiyordum. Ama yine hüsran. Uyandığımda yine hiç bir işe yaramayan bir çift el, bir çift ayak ve yine kandırılmış ahmak bir beyinle uyanırdım. Sonrası ise daha berbat gidiyordu. Hayal kırıklığıyla dolu bir gün. İnsanın o günlerde deli olmaması içten bile değildi. Ama ben deli değildim. Asıl deli olan insanlardı. Kendinizi bir deli hastenesinde düşünün sizi anlamayan biri olmadığı sürece sizin akıllı olmanızın ne anlamı kalır ki? Hiç kimse birbirini anlamak için uğraşmıyor. Öyleyse hepimiz deliyiz değil mi?
Neyse ben bunları anlatmayayım. Belki aramızda anlamayanlarımız vardır. Ama şu anlatacaklarımı da okumalarını tavsiye etmem doğrusu. Neden mi? Okuyun o zaman.
Sabah sükûnetle evden sokağa çıktım. 《Kahvaltımı? Yok kahvaltı yapmıyorum ben. Mutlu değilim çünkü. Mutlu olsaydım zenginler gibi sabah masama oturur ballı ekmekler mi dersin sütler mi dersin çeşit çeşit meyve suları mı dersin hepsini şımartılmış bir çocuk edasıyla yer içer öyle dışarı çıkardım. Ama beni kim şımartacaktı peki? Ah eğer zengin olsaydım beni şımartacak kimsem olmayacaktı. Yine bir şeyler eksik kalacaktı demekki. Neyse ben alışığım zaten alınmadım bu duruma.》Evden çıktığımda hemen soldaki yokuşu indiğimde mahallenin ortasında bulunan emektar hamdi abinin kahvehanesinin önüne geldim. Bir iki çay içip kalkıp gidecektim. Kapıyı açtım ve içeri girdim. Bir de ne göreyim?
Aaa Kont ta burdaymış.
– Günaydın Kontum.
– Günaydın evlat. Gel otur şöyle. Birer çay içelim seninle.
İskemleyi çekip oturdum.
– Nasılsınız sayın kontum.
– Ben iyiyimde sen hiç iyi değilsin be evlat. Tehlikleli işlere kalkışıyormuşsun. Mahalleliden “Yahu bu adama ne oldu böyle. Ne güzel, ne zarif bir adamdı bu. Şimdi ise bize deli deyip duruyor.” gibisinden sözler geliyor kulağıma. Ne yalan söyleyeyim oğlum haksızda değiller. Sana ne oldu böyle?
-Anlatayım sayın kontum. Siz hiç, bir zaman makinesine bindiniz mi? Binmediyseniz sakın üzülmeyin. Şimdi sizi hemen bir zaman makinesinine bindirteceğim. Bana öyle bakmayın kontum. Gözlerinizi kapatın, lütfen;
– 0 zamanlar daha gençtim Kontum. Hem Gaip abi de yoktu o zamanlar. 《Şimdi yaşlandım mı ben? Ah! ne çabuk geçiyor zaman》Gençlik çağlarımda aklıselim bir şekilde üniversiteye gider gelirdim. Bir de uzakatan uzağa hoşlandığım bir kız vardı. Ama uzaktı işte. Dedim ya sayın Kontum birileri hep eksikti. O “birilerinden” sadece birisiydi. Ne diyordum ben? Ha üniversite. Evet Kontum, üniversite hayatım birazcık buğulanmış bir cama benziyordu. İsteyen üzerime istediği şekli çizebiliyordu sanırım. Hemde o iğrenç elleriyle.《Neyden bahsediyorum ben. Kont şimdi bana; oğlum sen ne anlatıyorsun demez mi?》 Demez ya. Kontum kıyamaz bana. Değilmi sayın kontum?
– Oğlum neyi demeyecekmişim sana?
《Allah! Kontun benim içimden konuştuklarımı duyamayacağını unutmuşum.》
– Yok bir şey Kontum.
《Kont bana ne demeye çalışıyordu, bana deli mi diyordu? Yoksa bir baba şefkatiyle bana nasihat vermeye mi çalışıyordu? ……….》
– Evlat, evlat! Nereye gittin yahu? Daldın gittin bir anda.
– Neyse Kontum biz çay içelim. Ne dersiniz? Hem zaman makinesi daha icat edilmedi. İcat edilirse size anlatırım bi ara olanları. Yahu sayın kontum, sizde ne çabuk kapattınız gözlerinizi. Zaman makinesinin daha icat edilmediğini bilmiyor musunuz? Bir de size bir şikayetim olacak. İzniniz var mı sayın kontum?
-Nedir evlat?
-İnsanlar Kontum insanlar hiç bir şeyi anlamıyor. Şikayetçiyim onlardan. Bazı güçler var Kontum, biz ölene dek bizim empati duygumuzu köreltmeye çalışacaklar. Bununla kalmayıp bizim ölümümüzün kendi ellerimizle olmasını sağlayacaklar. İnsanlar bunu anlamıyor Kontum. Bir şey sizi öldürmeye çalışırsa siz kendinizi savunursunuz değil mi? Ama deliler bunu anlamaz ve kendilerini savunamazlar. Ben deli değilim bunu anlıyorum. Bana niye öyle bakıyorsunuz?
Beni anlıyorsunuz değil mi Kontum?
Yoksa sizde mi delisiniz?
Nedendir bende bilmiyorum ama bu yazımı her okuduğumda aynı keyfi alıyorum. Bu yazım bir dergide yayınlanmıştı. Benim için küçük insanlar için büyük bir adım demeyeceğim tabikide. Şaka yapıyorum. İyi okumalar:)