Bu yazıda Charles Bukowski’nin Ekmek Arası isimli kitabından alıntılar paylaşacağım. Fakat öncelikle Bukowski’nin kim olduğundan bahsetmem daha uygun olur.
Bukowski, Almanya doğumlu, Amerikanlı şair ve yazardır. Yaşadığı zorluklara kitaplarında değinmiştir. Hangi kitabında değindiği soracak olursanız buna cevap veremem. Çünkü kitaplarını dört yıl önce okumuştum. Fakat eserlerinde babasının onu çimleri ”neden daha kısa kesmedin” diyerek kemerle dövdüğünü belirtmiştir. Yani acı ile daha küçük yaşlarda tanışmıştır. Bu nedenlerden ötürü belli bir olgunluğa geldiğinde evini terk edip(aslında babası tarafından kovulmuştur ama arkasına bile bakmamıştır) gerçek hayata tam manasıyla atılır. Daha çok öykü türünde eser vermişken, şiir kitapları ve romanları da vardır.
Yazdığı öykülerin gerçek veya da kurgu olduğu çokça tartışılmıştır. Kendi kanaatimce bazıları gerçektir, bazıları ise kurgudur. Kullandığı dil gayet açık ve anlaşılırdır, argoya da yer verir. Yazdığı kitaplar Yeraltı Edebiyatı diye geçer, ne kadar yer üstünde olan olaylara değinse de. Sigara, alkol ve kadınlar kitaplarında bolca geçer. Bukowski’ye ”Pis Moruk” diye de hitap edilmiş, kadın filozofu diye de kayıtlara geçmiştir. Pek çok işte belli bir süre çalışmıştır. Sistemi ve toplumu bolca eleştirilmiştir. ”Bar Fly” ve ”Factotum” isimli iki film onun kitaplarındaki hikayelerden oluşur. ”Barfly” isimli filmde rol de almıştır. Eğer Bukowski’nin kitaplarını okuduysanız bu filmler sizi tatmin edebilir. Sözlerini dinleyip dinlememek, kitaplarını okuyup okumamak size kalmıştır.
Bu arada her zaman Bukowski’nin mezarına gitmek istemişimdir. İyi okumalar.
– İstedikleri buydu demek: yalanlar. Halikulade yalanlar. Buna ihtiyaçları vardı. İnsanlar ahmaktılar. Kolay olacaktı benim için. (sy. 63)
– Kötüysen kötü rolü yapman gerekmez, kötüsündür. Kötü biri olmak hoşuma gidiyordu. İyi olmaya çalışmak kötü ediyordu beni. (sy. 70)
-Biri bana çirkin olduğumu söyledikten sonra gölgeyi güneşe, karanlığı ışığa yeğler olmuştum. (sy. 70, 71)
– ”Bütün gün yatakta kalmanın nesi hoş?”
”Kimseyi görmek zorunda kalmıyorsun.” (sy. 103)
– Başka birinin gerçeği sizin de gerçeğinizse ve o bunu sizin için dillendiriyorsa müthiştir. (sy. 116)
– Hiçbir şey söylemedim çünkü nefret ediyorsan yalvarmazsın… (sy. 117)
– … alışık değildim iyi günlere. (sy. 122)
– Neden hep kötü ile daha kötü arasındaydı seçimlerimiz? (sy. 127)
– Yaşamın, yaşamdaki şeylerin bir anlamı yoktu. (sy. 128)
– İlgi duymuyordum. Hiçbir şeye ilgi duymuyordum. Nasıl kaçabileceğime dair bir fikrim yoktu. Diğerleri yaşamdan tat alıyorlardı hiç olmazsa. Benim anlamadığım bir şeyi anlamışlardı sanki. Bende bir eksiklik vardı belki de. Mümkündü. Sık sık aşağılık duygusuna kapılırdım. Onlardan uzak olmak istiyordum. Gidecek yerim yoktu ama. İntihar? Tanrım, çaba gerektiriyordu. Beş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi. (sy. 134)
– Herkes sisteme uyup içine girebileceği bir kalıp bulmak zorundaydı. Doktor, avukat, asker – ne olduğu mühim değildi. Kalıbını bulduktan sonra ileri doğru gitmeye çalışıyordun.(sy. 135)
-… ”insanlar adaletsizliği sadece kendi başlarına gelince düşünüyorlar.” (sy. 153)
-Peki, diyordum kendi kendime, bir iş buldun. Ömür boyu böyle bir işte mi çalışacaksın? Bu yüzden banka soyuyordu insanlar. Yapmak zorunda kaldıkları işler küçük düşürücüydü. Neden allahın cezası bir konser piyanisti veya yargıç değildim? Çünkü eğitim gerekiyordu ve eğitim parayla sağlanıyordu. Ben bir şey olmak istemiyordum zaten. Ve bunda fevkalade başarılı olduğum tartışılmazdı.(sy. 163)
-”İnsan ırkının kurtuluşu sorumlu davrananın hayatta kalmasına bağlıdır.” (sy. 184)
-Hayat yoktu hiçbir yerde, ne bu şehirde, ne bu yerde, ne de bu yıldırıcı varoluşta… (sy. 200)
-Orda oturmuş içerken intihar olasılığını düşündüm, ama tuhaf bir şekilde bedenimden ve varlığımdan hoşnuttum. Ne kadar korkmuş olsalar da benimdiler. Aynaya bakıp sırıttım: gideceksen beraberinde, sekiz, veya on, veya yirmi kişiyi de götür… (sy. 215)
-Aynı bok çukurunun içindeydik hepimiz. Kaçış yoktu. Zamanı geldiğinde sifonumuz çekilecekti. (sy. 216)
Kaynak: Bukowski, Charles, çev: Avi Pardo, Metis Yayınları, 11. Baskı, İstanbul)