Mobbingin Türkiye’deki hukuki anlamı olarak “iş yerinde çalışan kişiye karşı aynı iş yerinde bulunan bir veya birden çok kişi tarafından uygulanan psikolojik taciz, şiddet, düşmanca tutum vb. davranışlardır ” tanımlanmaktadır. Maalesef ki Türkiye’de bu şekilde anlamlandırılmaktadır. Ancak, mobbing sadece taciz, şiddet değil bir kişinin psikolojisinin bozulmasını sağlayan, baskı ve bu baskılar sonucu doğru karar vermesini engellenmesi de bir mobbingdir.
Ben mobbingi kelimesini Türkçe’ye itibarsızlaştırma olarak çevirmekteyim. Maalesef ülkemizde hukuki hakkınızı aramak istediğinizde herhangi bir şekilde işyerinizde tacize uğrayacak bir de bunu yazılı, sözlü veya videolu çekim ile ispatlarsanız davanız hemen sonuçlanıyor ve 5 maaşa kadar tazminat alabiliyorsunuz. Peki bu mu olmalıdır? Bir çalışan tüm şartları yerine getirdiği halde yükseltilmemesi, itibarsızlaştıracak görevler verilmesi, başka birimlerde eleman açığı olduğunda görevlendirme yapılması, çalışana bilgi verilmemesi, sebepsiz akşam mesaiye kalmasının istenmesi, maaş adaletsizliğine maruz kalınması, müdürünün hakkında üst makamlara kötü ifadeler kullanarak önünü kesilmesi gibi çoğaltılabilecek sebepler neden mobbing sınırları içine girmiyor. Hatta raporluyken uyarı yazılması bile Türk hukukumuzda mobbing sayılmıyor. Haberiniz var mı?
Bizde şöyle bir sıkıntı var. İnsanımızın genel olarak ruh sağlığına önem vermiyoruz. Bu vurdumduymazlık doğal olarak iş alanına da yansıyor. İnsana saygı olmadığı yerde sevgi de olmayacaktır. İşverenler de buna göre çalışanlarına saygı göstermiyor. Hala çalışanlarına yeteneklerine göre değil arkasındaki güce göre değer vermekteler. Bu da çalışanların işlerini sevmemelerine, aidiyet duygusu hissetmemesine, akşam olsa da bir an evvel gitsem diye zaman doldurmaya çalışırlar. Ama işveren kendi yaptığı hataları, haksızlıkları görmeden çalışanların işlerine sarılmamalarından şikayet edip, en küçük kriz veya olumsuzlukta hemen çalışanı işten çıkarmaya bakıyor.
Sorarım şimdi; Kim haklı? Ne yapmamız gerekmektedir? Türkiye’de işverenin gücü karşısında çalışanı koruyacak mekanizma tam olarak gelişmemiştir. Bu da çalışanın sömürülmesine yol açmaktadır.
Biz çalışanlar, haklarımızı bilmiyoruz. Bilsek bile işsiz kalmaktan korktuğumuz için çok zaman susuyoruz. Oysaki, biz çalışanlar olmazsak işyerleri kapanma noktasına geleceği bilincine sahip değiliz. Hep para kazanayım karnımı doyurayım zihniyetiyle ne yaparlarsa susuyoruz.
Önce Türk hukuk sistemimizde çalışan lehine kanunlar artırılmalı, işveren aleyhine sertleştirilmeli. İşveren de işalan da öncelikle insana saygı çerçevesinde birbirlerine davranmaları gerekmektedir.
İyi günler.
Not: Görsel alıntıdır.