Bir dönem yazılamadan, hissedilmeden bir hengâmenin için de geçiyor. İleride üzerinde çokça konuşulacak bir dönem; entelektüeliz, yazarsız, düşünürü olmadan, sorgulanmadan bir garip geçiyor. Kaç tane halkın derdini dert edinmiş yazar sayabiliriz! Birkaç yazar var, “bir illeri bir geri” bir şeyler yapmaya çalışan ama bunlar asla bir Sebahattin Ali, Yaşar Kemal, Dostoyevski, Victor Hugo olamazlar. Dünyada kaç yazar günümüzde bir romanına 30 senesini veriyor, Victor Hugo gibi Noter Dame katedrali tahrip edilmemesi için 6 ay hiç evinden çıkmadan bir tarihin yok oluşuna dur diyen kaç yazar var. Savaşların, yokluğun, adaletsizliğin, ayrışmanın olduğu bir dönemin yazarı yok, anlatanı yok…
Ayrıca, yazarsız bir dünyada “dil” denilen o muhteşem birleştirici unsur da yok olup gidiyor. Bugün sözde yazarım diyenlerin kaç tanesi kendi diline farklı bir anlatım katmıştır. Dünyaca çok garip dönemden geçiyoruz. Dini, dili, ırkı yozlaşan bir dünya var edilmeye çalışılıyor!
Belki de; Dostoyevskileri, Victor Hugoları, Yasar Kemalleri yetiştiren bir dönemin içinden geçiyoruz.