1898 yılında Çar II. Nikolay’ın Yahudilerin büyük Rus şehirlerinden çıkarılması yönündeki emri, Rusya İmparatorluğu’nun etnik ve dini çeşitliliğe yaklaşımının önemli bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Bu karar, yalnızca iç politika bağlamında değil, uluslararası ilişkiler düzeyinde de ciddi etkiler yaratmıştır. Zira bu tür uygulamalar, bir yandan imparatorluğun iç güvenlik ve sosyal düzen anlayışını yansıtırken, diğer yandan Batı Avrupa devletlerinin Rusya’ya yönelik algısını şekillendirmiştir. Özellikle antisemitizmin devlet politikası hâline getirilmesi, Rusya’nın modernleşme sürecindeki ikilemlerini ve otokrasinin sınırlarını ortaya koymuştur.
Siyaset bilimi perspektifinden bakıldığında, II. Nikolay’ın bu emri, ulus-devletin inşasında homojenleşme arzusunun bir yansıması olarak görülebilir. Rusya, çok uluslu yapısını yönetmekte zorlanırken “tehdit” algısını dini ve etnik azınlıklar üzerinden inşa etmiş, Yahudiler bu noktada günah keçisi hâline getirilmiştir. Etnik dışlama siyaseti, rejimin meşruiyet krizini örtmek için kullanılan bir araç olarak da değerlendirilebilir. Çünkü otokratik yönetimler, toplumsal hoşnutsuzluğu belirli gruplara yönlendirerek kendi iktidarlarını pekiştirmeye çalışırlar.
Uluslararası ilişkiler düzeyinde ise bu politika, Rusya’nın Batı ile ilişkilerinde gerilim unsuru olmuştur. 19. yüzyılın sonlarında Avrupa’da insan hakları ve azınlık hakları tartışmaları giderek öne çıkarken, Rusya’nın Yahudilere yönelik ayrımcı politikaları Batılı liberal kamuoyunda yoğun eleştiriler almıştır. Özellikle Fransa ve İngiltere’deki entelektüel çevreler, bu kararları “medeniyet” anlayışıyla bağdaştırmamış, Rusya’nın diplomatik imajını zedelemiştir. Bununla birlikte, Batılı devletler bu durumu çoğu zaman yalnızca söylemsel düzeyde eleştirmiş, çıkar dengeleri söz konusu olduğunda Rusya ile ilişkilerini sürdürmeye devam etmişlerdir.
Bu bağlamda, II. Nikolay’ın Yahudileri şehir dışına sürme kararı, hem iç güvenlik politikalarının otokratik doğasını hem de uluslararası sistemde büyük güçlerin ikiyüzlü tavırlarını gözler önüne sermektedir. Bir yandan Rusya’nın modernleşme iddiasıyla bağdaşmayan, geleneksel ve baskıcı yönünü öne çıkarırken, diğer yandan Batı’nın çıkar merkezli yaklaşımı, insan hakları söyleminin uluslararası ilişkilerde sınırlı bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Bu olay, modern siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler teorileri açısından azınlıkların devlet politikaları ve güç dengeleri arasındaki sıkışmış konumunu açıklamak için önemli bir tarihsel örnek teşkil etmektedir.
Azınlık Politikaları ve Güç Dengeleri: II. Nikolay’ın Yahudi Kararı Üzerine Bir Analiz
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum
